Türkiye`de Adalet Sistemi
Adalet; Hukuki ve içtimai bir mefhumdur. Hukuki açıdan adalet; toplum içinde yaşayan insanın insan haklarına saygı göstererek hakkı hak sahibine vermesidir.
Sosyal hayatta “adalet” kavramı toplum için pergelin sabit ayağıdır, her şey onun etrafında döner. Adalet varsa her şey vardır, adalet yoksa hiçbir şey yoktur.
Adalet; barıştır, kardeşliktir mutluluktur.
Adalet; kalkınmadır, güvendir, istikrardır.
Adalet yoksa zulüm vardır, savaş vardır, kaos vardır, kin ve düşmanlık vardır.
Adalet, devletlerin temelidir. Temel ne kadar sağlam atılmışsa üzerine bina edilen devletin ömrü de o kadar uzun olur. Hz. Ömer`e isnat edilen “Adalet mülkün temelidir” sözüyle kastedilen; “Devletin veya düzenin esası adalettir. Bir devletin zulümle ayakta kalmayacağı, ilelebet payidar olmasının sırrının adalet esası üzerine kurulmasıdır.”
Tarihte varlığı uzun süre devam eden devletlerin temelinde adalet vardır. Bu devletler adaletten şaştığı zaman yıkılmaya doğru yol almış ve tarihten silinmiştir. Altı yüz yıl boyunca Cihan`a hükmeden Osmanlı devleti bunun en güzel örneğidir.
Yine tarihte isimleri rahmetle anılanlar, adaletle hükmeden Âdil kişiler olmuştur. Habeş Kralı Necaşi (Eshame), Hz. Ömer (r.a.) ve ikinci Ömer/Beşinci Raşit halife olarak anılan Ömer bin Abdülaziz bunların en güzel örnekleridir.
Dolayısıyla adaletle hükmedenler tarihte hayırla yâd edilir, yönettikleri devletlerin ömrü uzun olduğu gibi ülkelerinde kardeşlik, güven ve istikrar hâkim olur.
Peki, Türkiye için adalet konusunda neler söyleyebiliriz?
Türkiye`de yaklaşık yüz yıldır iktidara gelen herkes kendi ideolojisine göre bir sistem kurup sözde adalet(!) dağıtmıştır. Kişiye, zamana, duruma göre değişen bir adalet sistemi hakimdir maalesef. Türkiye tarihinde Sıkıyönetim Mahkemeleri, İstiklal Mahkemeleri, Yassıada Mahkemeleri ve Devlet Güvenlik Mahkemeleri (DGM)`nin gaddarca yaptıkları zulümler hepimizin malumudur.
Hazin olanı ise, Türkiye`de sırtını dayayacağı güçlü bir siyasi irade yoksa hukukun tecelli etmeyeceği gerçeğidir. 28 Şubat sürecinde DGM`lerin gaddarca uygulamaları hala devam ediyor. O dönemdeki DGM`lerin verdiği kararlarla 600`e yakın Müslüman hala cezaevlerindeler. Üstelik bu cezaları veren mahkeme heyetlerinin kahir çoğunluğu şu an FETÖ`den cezaevinde olmalarına rağmen.
Dedik ya Türkiye`de adalet kişiye, zamana ve duruma göre değişiyor. Sırtını güçlü siyasi yapılara dayandıranlar için adalet(!) tıkır tıkır işliyor. İşledikleri somut suçların güçlü delillerine rağmen Ergenekon, Balyoz, askeri casusluk davalarından yargılananlar tahliye edildi. Kılıçdaroğlu`nun “Adalet Yürüyüşü” meyvesini verdi, daha beş gün önce CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu`na yeniden yargılama yolu açıldı. Berberoğlu`nun MİT tırlarının durdurulması olayına ilişkin “Devletin güvenliği, iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri siyasal veya askeri casusluk maksadıyla açıklamak” suçundan 25 yıl hapis cezasına çarptırıldığı dava düşürüldü ve yeniden yargılama yolu açıldı.
Kısacası Türkiye`de; bürokraside ve siyasi yapılarda sırtın güçlü ise her şeye rağmen adalet ile tanışır, nimetinden faydalanırsın. Değilse adaletle tanışmak Mahkeme-i Kübra`ya kalır. Demem o ki mevcut şartlarda adalet askıya alınmış ve adalet adalet olalı böyle zulüm görmemiştir.