• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

İşgalci Siyonist barbarlar, ABD ve batı ülkelerini de yanına alarak tam 392 gündür Gazze’ye ölüm yağdırıyorlar.

30 bini kadın ve çocuk olmak üzere yaklaşık 55 bin şehit ve onun iki katı da yaralı var. Siyonist çetenin işlediği kıyımlar arş-ı âlâyı titretiyor.

Her gün yüzlerce katliam fotoları ve videoları sosyal medya platformlarında izliyoruz.

Halkı Müslüman olan devlet liderlerinin üç maymunları oynamaları ya da somut bir adım atmadan sadece kınamayla yetinmeleri ise Müslüman halkları kahretmeye devam ediyor.!

Müslüman halklar, üzerlerine düşen sorumlulukları yerine getirip meydanları boş bırakmıyorlar. Ancak icra makamları bu zulümlere sessiz kaldıkları için her an her yerde bir öfke patlaması yaşanabilir.

Sınırlar açılsa, “gönüllü olarak Gazze’ye gitmek isteyenler gidebilir” denilse inanıyorum ki Müslüman halklardan milyonlarca gönüllü yollara revan olacak.

Evet, şehit olacaklarını bile bile milyonlarca gönüllü sel olup Gazze’ye akacak.

Ancak şartlar el vermediği için böyle bir imkânımız yoktur.

Ne Müslüman halkları rahatlatacak bir lider var ne de sınırları açıp Müslümanlara yol verecek bir irade.

Bu durumda bize düşen; Kudüs davası ve Gazze direnişini gündemimizden düşürmemek, sürekli meydanlarda olmak, mali olarak yardım toplayıp destek vermektir. Bunun yanında Mücahitlerin zaferi ve Gazze halkının metaneti için en makbul zamanlarda dua etmek, işgalci siyonistler ile onlara yardım eden firmaların mallarını BOYKOT’a devam etmektir.

Boykot, ekonomik yaptırım uygulamak için kullanılan yöntemlerden biridir. Bu yöntemin caydırıcılık etkisi çok büyüktür. Hele hele Yahudiler gibi ekonomiye adeta tapan bir topluluk için caydırıcılık etkisi bir kat daha fazladır.

Hem siyonistler hem de onlara yardım eden firmaları boykot etme meselesi hiç bu kadar gündemde yer almamıştı. Halkta bu bilinç oluşmaya başlamışken bu konuyu sürekli gündemde tutup halkları iyice bilinçlendirmeli ve boykotun sürekliliği için çalışmalıyız.

Mademki Gazze’deki kardeşlerimizin yanında savaşacak ya da onların üzerindeki baskı ve kuşatmayı kaldıracak gücümüz yok, o halde işgalcilerin mallarına boykot uygulama ve bu boykotu sürekli hale getirme konusunda var gücümüzle çalışmaya devam etmeliyiz.

Hz. İbrahim (a.s)’in atıldığı ateşi söndürmek için su taşıyan karıncadan bile ibret alırsak bizim için kâfidir. Velev ki bir kuruş bile olsa işgalci siyonist ve onların destekçisi olan firmaların mallarına para vermemeliyiz.

Vermeyelim ki küçücük bir taşla Calut’u deviren Rabbimiz bizim küçücük hamlelerimizle de çağımızın calutlarını devirsin.

Sakın “bir kahve, bir cola ya da bir parça eşya ile ne olur” demeyelim. Biz üzerimize düşeni yaparsak gerisini Allah’a (c.c) havale edelim. Sen, ben, siz, biz… üzerimize düşeni yapmaya devam ettiğimiz takdirde siyonist işgalciler ve onların yanında saf tutanların nasıl da geri adım atacaklarını göreceğiz.

Unutmamak gerekir ki boykot yoluyla işgalci çete ile savaşmak basit bir iş değildir. Hatta işgalcilerin en çok korktukları hamlelerden biridir.

Bugün boykotu basite alıp çeşitli bahanelerle gereğini yapmayanlar yarın cihad kapısı açılınca da bahaneler üretip gerisin geri gidecektir.

Rabbim bizi ahdine sadık olanlardan eylesin.