• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Bugün tam 309 gündür Gazze soykırımı devam ediyor.

Nice yiğitler, komutanlar ve liderler izzetlice şehit oldu.

Nice bebekler, çocuklar, kadınlar ve yaşlılar mazlumca parçalandı.

Nice evler, okullar, hastaneler ve mabetler yerle bir edildi.

Resmi rakamlara göre siyonist işgal çetesinin eliyle çoğu çocuk ve kadın olmak üzere 40 bin şehit ve 100 bini aşkın da yaralı var Gazze’de. Enkaz altında kalan ve kayıp olanların rakamları da net olarak bilinmiyor.

Bu mazlumiyet sadece Gazze’deki Müslümanların durumudur.

Farklı birçok İslam coğrafyalarında da durum Gazze’den çok da farklı değildir. Belki Gazze gibi siyonist işgalcilerin soykırımı gibi bir toplu katliam yoktur ancak pek çok coğrafyada, kendi şartlarına göre Müslümanlara kin kusuluyor ve onlara zulümlerden zulümler tattırılıyor.

Kısacası dünyanın yedi kıtasında da Müslümanlar zulüm altındadır. Her yerde ikinci sınıf muamelelere tabi tutuluyor, aşağılanıyor ve hor görülüyorlar.

Bir taraftan fiziki işgal ve en acımasız katliamlara tabi tutulan âlem-i İslam diğer taraftan korkunç bir şekilde kültürel ve zihinsel işgal ile karşı karşıyayız.

Geleceğimiz olan neslimize yönelik yapılan planlı ahlaki erozyon, cinsi sapkınlıklar, sosyal medya bağımlılığı, teknolojik hastalıklarla neslimizi zombileştirme planı gün be gün hayata geçiyor. Böylece amaçsız, gayesiz ve ne yaptığını bilmeyen bir nesil oluşturmaya çalışılıyor.

Bütün bu olumsuzluklara rağmen dünya Müslümanları bir şekilde silkelenip kendine gelebilecek ve asıl kökü üzerinde yeşerecektir.

Bunun belirtileri dünya genelinde yavaş yavaş görülmeye başlıyor.

Dikkat edilirse halkı Müslüman birçok ülkede Müslümanlar bir arayış içerisindedirler. Yolunu kaybetmiş bir yolcunun, yolunu araması gibi farklı farklı yollar deniyorlar.

Özellikle Gazze soykırımı resmen İslam âleminin fay hattını kırdı. Bu depremle belki çok can ve canan kaybettik ancak batının kirli ikiyüzlülüğünü görme, kendine gelme ve uykudan uyanmamıza da vesile oldu.

Kapkara olan bu karamsar tablonun üstesinden gelebiliriz. Aydınlık günleri ve İslam adaletinin hâkim olduğu yarınları çok kısa bir zamanda görebiliriz. Yeter ki Müslümanlar, ortak paydamız olan “İslam kardeşliği” esasına zarar vermesinler.

Evet, Siyonist ve emperyalist akıl, varlıklarını Müslümanların parçalanması üzerine kurmuş. Onların elindeki sahte argümanlardan biri de mezhepçilik fitnesidir.

Mezhepçilik fitnesini basiretsiz Müslümanların zihnine öyle bir aşılamışlar ki ayakları takılsa ya Şiilere ya da Sünnilere lanet okur hale getirmişler.

Bu fitne, isimleri önünde koca koca ünvanlar yazılan ya da sarıklı, cübbeli olup toplum tarafından da kısmen kabul gören kişileri resmen körleştirmiştir.

Dikkat edin! İsmail Heniyye’nin şehadetinde bile olayı mezhepçilik fitnesine dönüştürmeye çalıştılar.

Aynı şekilde bu tayfa, komutan Yahya Sinvar’ın,  HAMAS’ın Siyasi Büro Başkanlığına seçilmesinde de fitne yapıp işi mezhepçilikle gündeme getirip fitne peşinde koştular.

Mezhep gözetmeksizin ehl-i kıbleyi kardeş gören ve aziz İslam kardeşliği ortak paydasında âlem-i İslam’ı değerlendiren bir anlayışın Müslümanlar arasında hâkim olması temennisiyle…