Halkta öfke patlaması an meselesidir
İşgalci Siyonistlerin katliamlara başladığı 7 Ekim’den beri Müslüman halklar dört gözle devletlerinden Gazze için somut adım bekliyorlardı.
İlk bir hafta, iki hafta, bir ay… derken artık anlaşıldı ki ilgili devletler somut bir adım atmayacaklar. Hatta 36 gün sonra daha yeni Riyad’da bir araya gelebildiler. Orada da somut bir icraat yerine sadece kınamayla yetindiler.
Dolaysıyla Müslüman halklar artık ülke liderlerinin ne söylediklerine bakmıyor ve merak da etmiyorlar. Çünkü bu liderlerden ne bir umut kalmış ne de bir beklenti.
Dikkat edilirse İslam ülkeleri liderlerinin katıldığı Riyad’daki 8’inci Olağanüstü İslam Zirvesi toplantısının sonuç bildirgesi Ebu Ubeyde’nin klasik olarak günlük yaptığı açıklamadan daha az ilgi gördü.
Yine Riyad’da yapılan İslam Zirvesi’nin sonuç bildirgesi açıklaması aynı gün konuşma yapan Lübnan Hizbullah’ı Lideri Nasrallah’ın açıklamalarından da daha az takip edildi.
Bu da gösteriyor ki Müslüman halklar kendi ülke liderlerinden ziyade, işgalci siyonistlerin katliam ve vahşetlerine karşı direnen direniş guruplarına umut bağlamışlar.
Direniş grupları siyonist işgalcilere karşı orantısız bir güçle mukavemet göstermeleri elbette tarihi bir destandır. Ancak işgalcilerin en teknolojik imkânlarla barbarca katliamlar yapmaları ve halkı Müslüman ülke liderlerinin de devam eden sessizliği Müslüman halklarda büyük bir öfkeye neden olmuş.
Birçok ülkede gençler başta olmak üzere halk, “mademki iktidarlar bir adım atmıyorlar o halde bizler elimizde geleni yapalım…” diye ciddi bir iç kaynama oluşmuş.
Eğer halkı Müslüman ülke liderleri işgalci Siyonistlere karşı bu ölüm sessizliklerini sürdürmeye devam etseler kısa bir süre sonra birçok ülkede ciddi iç karışıklıklar olacak gibi görünüyor.
Müslüman halklar, “Gazze’ye orduları gönderemiyorsanız bari askeri ve ekonomik başta olmak üzere siyonist işgalcilerle ilişkilerinizi kesin…” diyorlar. Ancak iktidardaki zatlar ya gıkını çıkarmıyorlar ya da belli periyotlarla halkın gazını almak için hamleler yapıp işgalci israil ile çok yönlü diyaloglarını devam ettiriyorlar.
Evet, ülke liderleri bir taraftan “İsrail devlet terörü estiriyor”, “İsrail bebek katilidir, savaş suçu işliyor”… şeklinde açıklamalar yapılıyor diğer taraftan devletin kontrolünde olan marketlerde dahi işgalcilerin malları boy boy satılıyor.
Siyonist işgalcilerle ticaret hacmini artırma yollarına gidiliyor, açık açık işgalci rejime yüklü bağış yapan firmaların önü açılıyor.
Bunun yanında ülkedeki askeri ve radar üslerinden işgalci siyonistlere doğrudan ya da dolaylı destekler veriliyor.
Kısacası bir yandan iyi bir reklamla kınamalar yapılıyor diğer yandan sessiz sedasız tüm ilişkiler olduğu gibi devam ediyor.
İşte bu durum halkta büyük rahatsızlıklara sebep oluyor. Süreç böyle devam ederse kısa bir dönemde Müslüman halklarda büyük bir öfke patlaması yaşanacak.
Bu öfke patlaması yaşanırsa halkı Müslüman ülkelerde domino etkisi yapar. Dolaysıyla ne icra makamındaki liderler bu öfkenin önünde durabilirler ne işgalci siyonistler ne de emperyalist batı ülkeleri.