• DOLAR 32.41
  • EURO 34.682
  • ALTIN 2383.21
  • ...

Kılıçdaroğlu 14 Mayıs’ta hem Cumhurbaşkanı seçimi hem de parlamento seçimini büyük bir farkla kazanacağını hayal ediyordu.

Çünkü içerden ve dışardan onu destekleyen bilumum çevreler ona “Erdoğan gidecek” nakaratı tekrarlıyorlardı.

O’da kendini bu nakarata kaptırarak, etrafa gülücükler dağıtıyor, eliyle kalp işaretini yaparak sürekli  “yumuşak” mesajlar veriyordu.

Kesin olarak kazanacağına inanan Kılıçdaroğlu, muhtelif yazılı ve görsel basına şu açıklamalarda bulundu; “14 Mayıs seçimi ikinci tura kalmaz, ilk turda biter. İlk turda yüzde 60 oyla 13. Cumhurbaşkanı seçileceğim. Ayrıca parlamentoda da çoğunluğu alacağız ve güçlendirilmiş parlamenter sistemini getireceğiz…”

Bu hayal ile seçim sürecini geçiren Kılıçdaroğlu, ferasetli seçmenlerin duvarına tosladı. Hayal kırıklığı yaşadı ve nihayet daldığı derin uykudan uyandı.

Uyandı uyanmasına da bu kez “Erdoğan gidecek” nakaratını tekrarlayanlar ve ona tekrarlatanlar arasında sorumlu bulamıyor. Bu psikoloji ile tuhaf tavırlar sergileyerek masa yumrukluyor ve sağa sola sataşıyor.

Peki, sonuç, hepinizin de bildiği gibi parlamentoda Cumhur ittifakı 322 vekille meclisteki sandalye çoğunluğunu aldı. Cumhurbaşkanlığı seçiminde ise Sayın Erdoğan 2 milyon 520 bin oy farkıyla yüzde 49,5 alarak seçimi açık ara önde tamamladı. Böylece Cumhurbaşkanı seçimi ikinci tura kalmış oldu.

İkinci tur için iki aday da seçim stratejilerini belirleyip çalışmalarına başladılar. Şimdi Sayın Erdoğan’ın söylemleri, yolu ve duruşu bellidir. Beğenirsiniz beğenmezsiniz, Sayın Erdoğan söylemlerini ısrarla tekrarlıyor, yolunda yürümeye devam ediyor ve duruşunu muhafaza ediyor. Ancak Kılıçdaroğlu konjonktüre göre gardını aldığı için “şimdi nasıl bir strateji izleyecek” daha doğrusu “14 Mayıs öncesi verdiği hangi sözlerden çark edecek” diye merak ediyorduk.

Evet, Çarkçı Kemal merakımızı giderdi, 14 Mayıs öncesi birçok sözünden çark ederek şimdilik “Milliyetçilik” postunu giydi ve tam bir söylem değişikliğine gitti.

Şöyle ki;  Sinan Oğan’ın desteğini almak için tam bir milliyetçi rolüne bürünerek; “İktidara gelir gelmez tüm mültecileri evlerine göndereceğim” açıklamasını yaptı.

Peki, sana demezler mi “Bay bay Kemal! Daha dün sığınmacıları hedef aldığı için Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan’ı ihraç ettin. Ne oldu da bugün sığınmacılarla ilgili ondan daha sert cümleler kuruyorsun. Kimi kandırıyorsun?”

Ya da “Vır vır Kemal! Daha dün HDP’ye yaranmak için ‘yerel yönetimlere özerklik’ ve ‘kayyum uygulamasına son’ gibi birçok vaatlerde bulundun şimdi ise onları ima ederek ‘onlarla masaya asla oturmam’ diyorsun. Ne yapmaya çalışıyorsun?”

Sahi çarkçı Kemal! Sen neyi savunuyorsun, hangi düşüncedesin, nasıl bir duruş sahibisin. Rengini belli et ki seni tanıyalım. Bir gün “Alevilik” vurgusunu yapıyorsun bir gün “samimi Müslümanlık” vurgusunu yapıyorsun bir gün “helalleşme” den bahsediyorsun bir gün “Demirtaş ve Kavala’yı serbest bırakacağım” diyorsun şimdi de “Milliyetçi” rolüne bürünmüşsün.

Sahi bay bay Kemal! Sen nesin ve neyi savunuyorsun?

Ha sen Cumhurbaşkanı koltuğuna oturmak için şekilden şekle giriyorsan, her kesimin nabzına göre şerbet vererek seçimi kurtarma hesabını yapıyorsan boşuna şartları zorlama. Bu gidişle 28 Mayıs sonrası büyük bir farkla Cumhurbaşkanı hayalin suya düşeceği gibi CHP Genel Başkanı koltuğunu da kaybedeceksin.

Sana tavsiye, daha seçime sekiz gün var. Gel makul bir bahane bul ve seçimden çekil. Yoksa ikinci tur sonunda psikolojin tam bozulur ve soluğu tımarhanede alırsın yazık olur.