• DOLAR 32.421
  • EURO 34.626
  • ALTIN 2380.191
  • ...

Bu bölümde Mustazaf Der'in kuruluşu, kuruluş amacı, yaptığı faaliyetler ve kapatılma sebeplerine değinmeye çalışacağız.

11 Eylül 2004 tarihinde Diyarbakır'da kurulan Mustazaflar ile Dayanışma Derneği (Mustazaf Der) her dernek gibi yasal zeminde faaliyetlerine başladı ve birçok ilde şubeler açtı.

Kuruluş amacı; sosyal, kültürel ve özellikle ekonomik yönden mağdur ve mahrum bırakılmış olan müslüman halkımızın toplumsal bir silkinişle yeniden kalkınması ve inşası yolunda faaliyetlerde bulunmasıydı... Bunun da önemli 3 ayağı vardı; Fakirlikle mücadele, Cehaletle mücadele ve ihtilaflarla mücadele.

Fakirlik, cehalet ve ihtilaflarla mücadele çalışmaları başta olmak üzere yaptığı tüm faaliyetler için komisyonlar kurup, sağlam ve sonuç alacak şekilde hummalı bir çalışma başlattı.

Bu ihlaslı çalışmalar kısa sürede meyvesini verdi, halk tarafında karşılık buldu ve toplumun inşası yönünde dertli olup meşvereti esas alan duyarlı müslümanların merkezi oluverdi.

2006 yılında İsveç ve Danimarka'da Efendimiz (s.a.v)'e hakaret olarak çizilen alçakça karikatöre tepki olarak Diyarbakır'da düzenlediği ve yüzbinlerce kişinin katıldığı "Peygambere Saygı Mitingi" ile ülkede gündem konusu oldu.

Bunun yanında; Kutlu Doğum etkinlikleri, Mustazaflar Haftası etkinlikleri, yardım faaliyetleri, başörtüsünün serbest olması için yapılan açıklamalar gibi derneğin yüzlerce faaliyeti oldu. Bu faaliyetlerin tamamı dernek tüzüğü çerçevesinde, dolayısıyla yasal izinler alarak ya da bildirimlerde bulunularak yapılıyordu.

Derneğin yaptığı çalışmalar, artık müslüman halkımızın uyanmasına vesile oluyordu. Tarih, kültür ve inancından uzaklaştırılmak istenen halkımız gün geçtikçe daha bilinçleniyor, öncü ve rehberlerine daha da sahip çıkıyordu.

"Zillet bizden uzaktır" diyen Seyyidüşşuheda Hz. Hüseyin (r.a), "Kudüs işgal altındayken ben nasıl gülebilirim ki..." diyen Selahaddin-i Eyyübi, "Mücadelem Allah ve din içindir" diyen şehit Şeyh Said ve "Şu istikbal inkılâbı içinde en gür sadâ, İslamın sadâsı olacaktır" diyen üstad Bediüzzaman gibi öncü şahsiyetler gençler başta olmak üzere artık müslüman halkımız idolü haline geliyordu.

Kürt, Türk, Arap... demeden herkesi kardeş bilip "Ümmet" ortak paydasında biraraya gelmekten başka çarenin olmadığı anlayışı kabul görüyordu.

Mezhepçilik fitnesinden uzak, ehli kıbleyi kardeş bilip, ihtilafi konulara girmeden müslümanlar arasında vahdeti tesis etme yolunun kilometre taşları döşeniyordu.

Büyük şeytan ABD ve siyonist çete İsrail'in olduğu bir dünya'da Müslümanlar bir birlerini hedef almamaları gerektiği ve asgari müştereklerde konsensüs sağlamaları gerektiği anlayışı yavaş yavaş oturuyordu...

Bunun gibi birçok konuda bir uyanış ve bilinçlenme hamlesi başlamıştı. Bu müstesna çalışmalar; Yerel, ulusal ve küresel karanlık odaklar tarafından hazmedilemiyordu. Bir kılıf bulup bu çalışmalara son vermeleri gerekiyordu.

Bundan dolayı Mustazaf Der için yeni bir dönem başlayacaktı. Artık hem PKK hem de devlet içindeki karanlık yapıların hedefi olacak ve çalışmalarının durdurulması için her yolu denenecek.

Devam edecek...