• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Mevlana`nın deyimiyle Adalet; bir şeyi yerli yerine koymaktır. Adaletsizlik ise; Bir şeyi layık olmadığı, kötü bir yere koymaktır.

Başta şu hususu belirtelim; bahse konu adalet anlayışı İslam hukukunun uygulandığı yerler için geçerlidir. Elbette beşeri hukuktan mutlak adalet beklemek abes ile iştigal olur.

Modern hukuk diye tabir edilen batı merkezli hukuk anlayışı, Mekke şirk toplumunun helva`dan yapılan putlarına benzer. Acıktıklarında yerler, gerektiğinde kutsayıp ona ibadet ederler ve çıkarlarına alet ederler.  

Gelelim Türkiye`deki hukukun adalet anlayışına. Modern hukuk için şu tabir kullanılıyor; “Yasalar örümcek ağı gibidir, büyük sinekler deler geçer, küçük ve zayıf olanlar takılır kalır.”

Evet, büyük sineklerin yasaları delip geçtiği bir Türkiye`de yaşıyoruz. BÇG`nin illegal çalışması, 28 Şubat aktörleri, Ergenekon, JİTEM ve daha nice karanlık sayfalar ya hiç açılmadı ya da adet yerini bulsun diye açılıp kapatıldığına şahit olduk.

İslami kesimler söz konusu olduğunda, sadece teoride olan hukuk harfi harfiyen uygulamaya konuluyor. Bu da yetmiyor, iftira ve komplolarla işi kitabına uyduruyorlardı.

İstiklal mahkemelerini aratmayan 90`lı yıllardaki DGM kararlarını hepimiz hatırlıyoruz. Bir silindir gibi İslami kesimlerin üzerinden geçerek, İslami çalışma yapan herkesi fişleyip birer terörist olarak ilan ettiler. Hâsılı, adalet namına yapılan zulümlerin, dağıtılan yuvaların ve mağdur edilen kişilerin haddi hesabı yoktur.

Bu mağdurlardan biri de Cumhurbaşkanı Erdoğan`dı. Sürekli adalet vurgusu yapan Erdoğan, kurduğu parti isminin ilk kelimesine “Adalet” kavramını yerleştirdi. Kısa bir süre sonra halk bu partiyi yani AK Parti`yi iktidara taşıdı ve 16 yıldır iktidardadır.

Peki, adalet mağduru olanlar 16 yıldır iktidarda olmalarına rağmen adaletin tesisi için ne kadar mesafe kat ettiler?

Bu sorunun cevabını iki örnek üzerinden somutlaştıralım.

Birinci örnek; Ergenekon davası, bu dava bir ihbar telefonu üzerine 2007`de Ümraniye`de bir gecekonduda 27 adet el bombasının bulunmasıyla başladı...

Yerel mahkeme dönemin İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek ve Gazeteci Tuncay Özkan`ın da içinde bulunduğu bazı sanıklara ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını verdi… Ancak daha sonra mahkeme savcısı ve hâkimlerin FETÖ`cü olduğu anlaşıldı ve bu gerekçe ile dava Yargıtay tarafından bozuldu.

İkinci Örnek; 2011 yılında tahliye edilen Hizbullah lideri Edip Gümüş ve arkadaşlarının yurt dışına çıkışlarına yardımcı olanları bildiren isimsiz ihbar mailleri ile başladı…

Yerel Mahkeme HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcıları Said Şahin, M. Bahattin Temel ve Gazeteci Fikret Gültekin`e 6 yıl 3 ay hapis cezası verdi… Mahkeme savcısı ve hâkimlerinin FETÖ`cü oldukları bilindiği halde ilgili ceza Yargıtay tarafından onaylandı.

 Soruyu tekrar soruyorum 16 yıldır iktidarda olmasına rağmen AK Parti Adaletin tesisi için ne yaptı?

Hiçbir şey.

Yargıtay büyük bir zulmün altına imza atmış ve bu zulüm bir haftadır gündemdedir. Ne Cumhurbaşkanı`ndan ne de herhangi bir AK Parti yetkilisinden bir sesin çıkmaması bize gösteriyor ki Adaletin tesisi için AK Parti hükümeti bir arpa boyu yol almamıştır.

Sizce de öyle değil mi?