• DOLAR 34.747
  • EURO 36.597
  • ALTIN 2956.636
  • ...

İsrailin Gazze’ye yönelik vahşi saldırıları dur durak bilmeden devam ediyor. 7 Ekim 2023’ten bu yana Gazze’de katledilenlerin sayısı 41 bine yaklaşırken, yaralı sayısı da 90 binin üzerine çıkmıştır. Yaralıların büyük kısmının hastane koşullarında tedavi olamamaları nedeniyle şehid olacaklarını hesaba kattığımızda şehidlerin rakamsal sayısını bile vermek güçleşiyor artık. Buna yerinden, yurdundan ayrılmak zorunda kalanları, kayıpları, enkaz altında kalıp da çıkarılamayan cesetleri, organları için kaçırılan masumları eklediğimizde işgalci israilin bütün dünyanın gözü önünde Gazze halkını toptan yok etme hesabı güttüğünü söylemek zor değil.

İşgalci israil, Batı dünyasının himayesinde bir oldu bittiye getirilerek kurulduğu günden bu yana varlığını yaptığı katliamlara ve döktüğü kanlara borçludur. İşgalci israil, kan döktükçe, katliam yaptıkça, silahsız insanlara karşı en ölümcül silahlarla saldırdıkça Arap devletleri ve İslam dünyasında bir korku hegemonyası kurmayı amaçlamış, maalesef bunda başarılı da olmuştur. Başta Arap ülkelerinin satılmış yöneticilerinin, sonra da İslam ülkelerinin uşak idarecilerinin kalplerinde terörist israilin yenilmezliği ve hiçbir şekilde ona karşı durulamayacağı algısı yerleşmiştir.

Gücü kutsayanlar, kendi moral değerlerini unutanlar, zaferi ve mağlubiyeti salt maddi unsurlarda arayanlarda bu korkunun oturması, zihinlerde yenilmezlik algısının yerleşmesi gayet doğaldır. Ancak Yüce Dinimiz, zaferi ve mağlubiyeti iman olgusuna bağlamıştır. “Gevşeklik göstermeyin, üzülmeyin; eğer inanmışsanız şüphesiz en üstün olan sizsiniz” ayeti kerimesi, galibiyet ve mağlubiyetin Allah’ın değişmez kanunu olduğunu vurgulamaktadır. Evet, Filistin’in kaybedilmesi ve işgalci israil tarafından çalınması bir mağlubiyettir, fakat bu durum sürekli ve kalıcı değildir. Güçlü bir imana sahip olunduğunda, azim ve kararlılıkla çalışıldığında nice zaferlere ulaşmanın mümkün olduğu, çalınan toprakların geri alınacağı, Kudüs’ün, Mescid-i Aksa’nın ve tüm Filistin coğrafyasının özgürlüğüne kavuşacağı, yenilmez sanılan israilin tarihten silineceği Kur’an-ı Kerim’in bu ayetine inananlar için bir müjde niteliğindedir.

HAMAS ve onun askeri kanadı Kassam Tugayları, kurulduğu günden beri Yüce Allah’ın bu ayetinin müjdesine mazhar olmak için şanlı bir direniş ve mücadele sergilemektedir. İşgalci israile yönelik yaptığı her saldırı ve eylem, topraklarını korumak için ortaya koyduğu her savunma ve direniş, Kudüs’ün kurtuluşuna giden yolu biraz daha kısaltmakta, terörist israile de sonunun yaklaştığını haber vermektedir. Aslında işgalci israilin bu kadar gaddar, bu kadar zalim, bu kadar ölçüsüz davranmasının sebebi de HAMAS’ın varlığını, kendi varlığı için bir son olarak görmesinden kaynaklanmaktadır. İsrail, HAMAS’ı dize getiremediği için çocuklara, kadınlara, yaşlılara yönelik katliamlar yaparak Gazze halkı ile HAMAS arasındaki manevi bağı koparıp HAMAS’ın teslim olmasını sağlamayı hedeflemektedir. Terörist israil, şunu çok net bir şekilde anlamıştır ki HAMAS var oldukça kendi varlığı, başta ABD olmak üzere tüm Batı dünyasının desteğine rağmen tehlikededir.

Soykırımcı israilin bir yıla yaklaşan saldırılarında Gazze’yi yerle bir etmesi ve 40 binden fazla insanı katletmesi zahirde bir başarı ve zafer olarak görülebilir, ancak sanılanın aksine israilin mağlubiyeti iliklerine kadar yaşadığını söylemek zor olmasa gerek. ABD’nin ateşkes için bu kadar istekli davranmasının sebebi de Gazzelilerin kara kaşları kara gözleri için değil, israili daha büyük bir felaketten kurtarmak içindir. Soykırımcı israilin ateşkes görüşmelerinde uzlaşmaz bir tutum sergilemesi ve katliamlarına devam etmesi de yok oluşun önüne geçmek ve varlığını biraz daha devam ettirme isteğinden kaynaklanmaktadır. Çünkü bıraktığı anda onun mağlubiyetinden ve HAMAS’ın zaferinden bahsedeceğimizi çok iyi biliyor. Bu ise onun için sonun başlangıcı olacaktır.