• DOLAR 34.312
  • EURO 37.22
  • ALTIN 3018.549
  • ...

Son zamanlarda bazı devlet yetkililerinin ağzından sıklıkla 3. Dünya savaşının başlayacağı, tabiri caizse elinin kulağında olduğu yolunda beyanatlar duyulmaya başlandı. Bunun bir gerçekliği var mı, insanları buna alıştırma girişimleri mi yoksa korkutma amaçlı açıklamalar mı, elbette zaman gösterecek. Hâlihazırda süren savaşlar var ve aslında bu savaşların taraflarına bakıldığında zaten 3. Dünya savaşının çoktan başladığını söylemek zor olmasa gerek.
Rusya-Ukrayna savaşının sadece bu iki devlet arasında cereyan etmediğini, direkt olarak savaşa iştirak etmeseler de neredeyse bütün batı blokunun bu savaşa dâhil olduğunu zaten kendileri de kabul etmektedirler.
Terör rejimi israilin Gazze saldırısının da sadece bölgesel bir savaş olmadığını söyleyebiliriz. Dolayısıyla Rusya-Ukrayna savaşı ve terör rejimi israil ile HAMAS arasındaki savaş, bölgesel olmaktan çıkıp daha çok ülkeyi içine katan büyük çaplı küresel bir savaşa doğru eğilim göstermektedir. Ukrayna'da süren savaş, küresel güç dengesinde sarsıntıya sebep olmuş, bloklaşmalar ve ittifaklar yeniden şekillenmeye başlanmıştır.
Dünya, tıpkı soğuk savaş dönemindeki gibi ABD ve Rusya liderliğinde iki ana bloka bölünmüş durumda. Devasa ekonomisi ve bir milyarın üzerindeki nüfusu ile Çin’in bu bloklaşmanın neresinde duracağı ya da kendi blokunu mu kuracağı henüz net değil. Hem Rusya’nın hem ABD’nin başını çektiği bloklar ile Çin arasında siyasi, ekonomik ve askeri açıdan büyük rekabet yaşanmaktadır. Bu rekabetin bir sonucu olarak Çin’in nasıl bir tavır takınacağını zaman gösterecek. Küresel güç dengelerini yeniden şekillendirmek için her iki blok da kendi müttefiklerini ve nüfuz alanlarını genişletmeye çalışıyor. Bu durum, uluslararası ilişkilerde gerilime ve istikrarsızlığa yol açıyor.
Türkiye, jeopolitik konumu ve tarihi geçmişi nedeniyle bu bloklaşmalardan doğrudan etkilenmektedir. AK Parti iktidarı döneminde dış politikada değişikliğe giden Türkiye, NATO üyesi olmasına rağmen, Rusya ile de yakın ilişkiler kurmaya devam etmekte ve bunu milli çıkarları için gerekli görmektedir. Ancak olası bir dünya savaşı olduğunda, Türkiye’nin herhangi bir bloka dâhil olup savaşın tarafı mı olacağı yoksa 2. Dünya savaşında olduğu gibi tarafsız mı kalacağını kestirmek zor. Eğer yeni bir dünya savaşı Erdoğan’ın iktidarı dönemine denk gelirse, muhtemelen Türkiye tarafsız kalacak, bununla birlikte çıkarlarının gerektirdiği birtakım kazanımların da peşinde olacaktır.
Bununla birlikte Türkiye’nin son yıllarda savunma sanayindeki yükselişinin ve özellikle insansız hava araçları teknolojisinde dünya liderliğini yakalamasının verdiği moralle, Osmanlı bakiyesi topraklarda yeniden hâkimiyet kurmak için “En az zararla en çok fayda elde etme” anlayışıyla hareket etme potansiyeline sahiptir.
Dünyada büyük bir gerilimin olduğu artık sır değil. Bir yerlerde enerji boşalması yaşanacak, ama bunun zamanı ve şiddetinin büyüklüğü blokların liderliğini yapan aktörlere bağlı. Olası enerji boşalması yani savaş, soğuk savaştan sonraki savaşlarda olduğu gibi vesayet savaşı şeklinde cereyan ederse, Suriye örneğinde olduğu gibi etkisi bölgesel olacaktır. Ancak aktörler bizzat sahaya inip savaşacak olurlarsa savaşın çapını, büyüklüğünü, etkisini kestirmek için uzman olmaya gerek yoktur.
Savaşın sonucu ne mi olacak? Muhtemel bir dünya savaşında, çok yüksek bir ihtimalle nükleer silahlar da kullanılacağı için yıkım çok büyük olacaktır. Savaşı, savaşa girenler değil, savaşı çıkaranlar ve çubuğunu tüttürüp dışardan izleyenler kazanacak, ülkeleri savaş meydanı haline gelmiş devletler de görece kazanmış olsalar bile kaybetmiş olacaklardır. Allah, böyle bir savaşta Müslümanları muhafaza etsin.