• DOLAR 34.312
  • EURO 37.22
  • ALTIN 3018.549
  • ...

Düşüncelerimiz, fikirlerimiz, sözlerimiz, tavır ve davranışlarımız kişiliğimiz hakkında ipuçları verir. Kişilik ve karakter gelişimi ise doğduğumuz andan itibaren oluşmaya başlar. İlk gelişip olgunlaştığımız yer ailemiz olsa da sadece aile ile sınırlı değildir. Esasen insan cemiyet yaşantısına uygun yaratılmıştır. Dolayısıyla gelişim sürecini ancak toplum içerisine dahil olarak tamamlayabilir. Aile yapısı kişinin gelişiminde ilk temelin atıldığı yerdir. Daha sonra okul ve eğitim hayatı onu etkiler. İnsanı ahlâklı ve erdemli bir birey olarak yetiştirmekten aciz olan şu anki eğitim sistemine teslim edilen bireyin beklenilen şekilde olgunlaşıp gelişmediğini hepimiz müşahede edebiliyoruz. O halde sadece okul eğitimine bağlı kalınarak ferdin gelişmesini ve faydalı olmasını beklemek beyhude bir bekleyiştir. Çoğu zaman aileler okul eğitiminden istedikleri oranda bir verim elde edemediklerini, evlatlarının ruhsal ve ahlaki açıdan doymadığını dile getiriyorlar. Belli bir yaşa kadar ailenin etkisi altında kalan bireyin belli bir zaman sonra daha çok arkadaş çevresinden etkilendiği bir gerçektir.

İnsan etkilenen ve etkileyen bir varlıktır. Duyduğumuz, gördüğümüz ve şahit olduğumuz her şey bizde olumlu ya da olumsuz bir etki bırakır. O halde gelişme ve olgunlaşma süreci boyunca, ilk sosyalleşmeye başladığımız andan itibaren içerisinde olgunlaşacağımız topluluğu, gurubu, çevreyi ve cemiyeti iyi seçmeliyiz. O halde nereye dahil olduğumuz, kimlerle oturup kalktığımız çok önemlidir. Erdemli, dürüst, manevi yönden kişiyi olgunlaştıracak, adeta iplik iplik dokuyacak bir atölyedir cemiyet ve cemaat. O atölyede büyür, boy atılır. Fikirler, dünya görüşleri orada şekillenir. Öyle bir atölye ki seni iyi tanır, ait olduğun bölümü ve yeteneklerini iyi tespit etmiş ona göre yerleştirmiş olmalı. Uygun yere konulmayan her parça çarkın bozulmasına ve sistemin arızalanmasına sebep olur. O halde kişileri i tanıyacak doğru atölyeyi seçmek çok önemlidir. Kuvvetli ve zayıf yönlerini iyi tespit edecek adeta bir cerrah gibi neşteri nereye vuracağını iyi bilecek bir bilgeliğe sahip olmalı. Yetenek ve becerilerin gelişimi için uygun ortamı oluşturacak ya da yönlendirecek bir rehber olmalı bu atölye. Kişinin kendini ait hissedeceği, tanındığını ve her yönüyle sahiplenildiğini bilmesi kişiyi o cemaate daha çok bağlar. Anlaşılmama, ait hissetmeme, gelişimin tökezlemesi, yeteneklerin körelmesi, ahlaki ve ruhsal açıdan akim kalma durumunda aidiyetten söz edilemez.

Yıllar önce bir arkadaşımla cemaatin gerekliliği üzerinde konuşurken şöyle bir çıkışı olmuştu: “İllaki bir cemaatle beraber olmak zorunda mıyım? Şimdi eğer ben kopuyorsam dinden mi çıkıyorum? Böyle de Müslüman olunamıyor mu?” şeklinde itirazları olmuştu. Bazen herhangi bir düzene bağlı kalmak istememenin altında nefsani arzu ve isteklere göre serbest ve salaş bir hayat tarzı yaşamak isteme gayesi vardır. Bu tarz çıkışlar aslında cemaat olma ve cem olmadan kaynaklı kuralların nefse hoş gelmemesinden dolayıdır. Heva ve hevesimizin bir oyunu da diyebiliriz. Peki bir cemiyet ve guruba dahil olmayınca tamamen yalnız mı yaşıyor insan? Tabii ki de hayır! İllaki bir komşusuyla, okul çevresiyle ya da başkalarıyla bir bağ kuruluyor. Ve yine farkına varmadan o çevrenin kurallarına dahil oluyor ve zamanla onlar gibi yaşamaya başlıyor. Ama bu yaşam tarzı nasıl bir yaşam tarzı? Rüzgarın geliş yönüne göre şekillenen, olgun bir fikre sahip olmayan avami bir hayat elbette nefsi cezbeder. Nefis ve heva kural ve kaideden hoşlanmaz çünkü.

Ömür öyle veya böyle hızla geçiyor. Ama durup geriye baktığında kâr ve zararı dünya ve âhiret kazanç ve kayıplarını gördüğünde insana pişmanlık değil gönül huzuru verecek, iyi ki dedirtecek, zorlu imtihan yolunda tökezleme ve yanlışlarında elinden tutup kaldıracak salih bir toplum ve cemaate bağlı kalmanın hem kişi hem ailesi açısından ebedi bir kazanç olduğunu anlayacaktır er ya da geç. Hayırlı dost salih topluluk odur ki hayır yolunda seni desteklesin ve yanlışlarında seni çukurdan çekip alsın. Yoksa şenlik ve partilerle, keyif ve zevklerle dolu, kendi başına buyruk bir yaşamı tercih etme, kural ve kaideden hoşlanmama kişiyi, ailesini ve toplumu zarara uğratmaktan başka bir işe yaramayacaktır. Nefis bu yönden bağını koparmak isteyince her türlü bahaneyle kendini haklı çıkarır illaki. Sürekli hata ve eksikliği başkalarında arayarak kendini temize çıkarır. Nihayetinde kendinin o toplumdan daha faziletli olduğunun kanaatine inandırır ve kopar. Mühim olan selim bir kalp ile bize gelen düşünce ve fikirlerin nereden kaynaklandığını iyi tespit etmek ya da güvenilir yerlerden sormaktır. Allah’ın razı olduğu bir ömür sürdüreceğimiz insan kişiliğini olgunlaştıracak atölyeyi iyi seçmeli. Bu seçim tüm hayatımızı şekillendiren bir seçimdir. Mevlam istikametten ayırmasın, son nefesimize kadar…

Yazarın Diğer Yazıları