• DOLAR 34.312
  • EURO 37.22
  • ALTIN 3018.549
  • ...

Firavunlar’ın azdıkça azdığı, heva ve nefislerini tanrılaştırdığı ve beyinleri köleliğe öylesine alıştırdığı bu çağda; artık  bereketli Nil nehrinin azgın nefislerin tatminine yetmediği, zulüm ve zorbalıkların mazlum ve kimsesizlerin üzerinde katmerleştiği; mal, can, nesil ve hiçbir şeyin güvende olmadığı, inilti, ah ve feryatların arşa yükseldiği şu çağda:

“Size ne oluyor ki, Allah yolunda: “Rabbimiz! Ahalisi zalim olan bu ülkeden bizi çıkar, bize katından koruyucu sahip gönder, katından bize yardım yolla” diyen erkekler, kadınlar ve çocuklardan zayıf bırakılmışlar uğruna savaşmıyorsunuz?”(Nisa-75) fermanının kulaklarda ve gönüllerde yankısı daha fazla olmalı değil miydi?

Firavunlar’ın sihir ve büyüsü hiç bu kadar tarumar etmemişti beyinleri.Ülkeler birer Mısır, kölelik evrensel kimlik olmuş. Gönüllerde insanlık, erdem ve iman kıtlığı yaşanınca beti bereketi kaçtı verimli toprakların. Haris ve necis eller mustazaf kanlarını toprağa döktükçe kurudu nehirler, barajlar ve göller. “Sizi Allah'a şikayet edeceğim”diyen ve açlıktan ölen masum yavruların ahı, kara bir bulut gibi çöktü üzerimize. Firavun ve Hamanlar görevlerini yapıyor her çağda. Peki ya Yusuflar hangi zindanda? Ya da kaçımız Yusuf’un misyonunu taşıyoruz gerçekten? Yusuf değilsek, Musa değilsek, Firavun taraftarı değilsek: “Ey Musa sen ve Rabbin gidin savaşın biz burda sizi bekliyoruz” diyen asiler miyiz? Firavunlar hilebaz ve zorbadır bunda şaşılacak bir şey yok lakin biz kimiz? Neredeyiz? Hangi zindana hangi tuzağa kapıldık ki ses vermiyoruz? Bir kurtarıcı bekliyoruz lakin kurtarıcı belki bizim desteğimizi bekliyor. Nefis, heva heves, dünya sevgisi, gaflet... Zindanlar çoğalmış, kapılar kapanmış ve tuzak kurmuş hileli şeytan ve avenesi.

Ne vakit kurtuluş ne vakit beraat edeceksiniz eyy Yusufî ve Muhammedi(s.a.v) davanın erleri! Bu tutsaklık gayrı uzadı, bu şahlanış gayrı geç kalmakta. Her yer ilahi adalet bekleyen sayısız mazlumla dolu. Bil ki ümmetin kurtuluşu o zindanları yıkmana bağlı. Sen kalkarsan kalkacak karanlık, bu susuzluk, bu çoraklık senin ellerinden devşireceğin fidanlarla bitecek. Kalk artık eyy gönüllerin azizi! Çıksan şu kendini küçük görme kuyusundan saraylara revan olacaksın. Ehliyetsiz ve liyakatsiz ellerden bu ümmetin çektiği yetmez mi? Gayrı dön Rabbine ki kuyular ve zindanlar tahtlara açılsın. Çölleşmiş gönüller Rahmet iklimiyle buluşacak sen gelince. Yeter ki sen kalk  eyy Yusuf!

Görevden kaçmak zamanı değil, ümmeti himayesiz bırakacak zaman değil. Eğer bu ümmetin Yusuflar’ı, Musalar’ı ve Muhammediler’i kalkmazsa ümmetin hali harap olur. Felaketlerin sel misali yağdığı şu demlerde bir şemsiye bir sığınak bir himaye varsa o sensin, biziz!

Uzun yıllar Mısır halkının maddi manevi kurtuluşu uğruna, ciğeri yanık babasını ve her şeyini bırakan Yusuflar’ın hazinedarlık ve meliklik zamanı gelmedi mi?

Sağda solda harcanan ve tükenen ümmetin umutları, zamanı ve sermayesi göbek büyüten kahin ve sihirbazlara emanet edilmemeli artık. Sabrımız tükenmeden çıksan kuyulardan. Zindanlarda aldığın dersler ve terbiye ile aleme Kur’an nizamını getirecek sensin.

Etrafına bakınma artık can Yusuf!

Yazarın Diğer Yazıları