• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Geçen hafta kaldığım yerden devam etmek istiyorum….

Adaletin yargı sisteminde bu denli yaygınlaştığı bir dönemde çaresiz beklenti içinde olduğumuz ve adaletin sağlanmayacağına dair endişeler var.

Mutlak adaletin ancak ilahi adaletle mümkün olduğunun farkındayız. Ancak bu davada mutlak değil; maddi adaletin peşindeyiz. En azından yapılacak adaletsizliklere itiraz edeceğiz ve bunu dillendireceğiz.

Devletin kuruluşundan bu yana mazlum ve mağdur Kürt halkı hem fail hem de mağdur olarak yargı sisteminde çok haksızlıklara uğradı. Buna rağmen yine de yargı sistemi işletilmeli.

Maalesef bu dosyanın, soruşturma aşaması çözüm sürecinin kurbanı oldu. Bu vahşiyane eylem, sadece bir kısım tetikçilerin üzerine havale edilerek, olayın asıl müsebbibi ve organizatörü olan HDP ile olayın meydana gelmesinde ihmali olan Diyarbakır Valiliği aklanmıştır.

Şimdi kovuşturma aşaması. Bu aşamanın hiçbir sürece/konjonktüre kurban edilmesini istemiyoruz.

Soruşturmanın derinleştirilerek ve etkinleştirilerek, iddianamede yer almayan 6-7 Ekim olayların bütün sorumluların, azmettiricilerin, organizatörlerin, tetikçilerin kısaca tüm faillerin cezalandırılmasını olaylara dahli olmayan kişilerin de ayıklanmasını istiyoruz.

Soruşturma makamı iddianamede, “canavarca hisle veya eziyet çektirerek öldürme,” suçundan sanıkların cezalandırılmasını istiyor. 

Oysa ki 6- 7 Ekim olaylarını gerçekleştiren tüm faillerin TCK. 77. maddesinde düzenlenen “insanlığa karşı suçlardan” yargılanmaları gerekir.

Gerçekten sözde Kobani olayları sadece belli bir camia, örgüt, parti vs değil; tüm dindar insanlar IŞİD yaftası yapıştırılarak hedef alınmıştır.

HDP ve PKK çağrılarında, sistematik bir şekilde dindar bütün insanları hedef noktasına koymuşlardı. Bu çağrılar üzerine insani hiçbir değeri kalmayan ve linç kültürüyle yetiştirilip canileşenler sokağa dökülmüş ve birçok dindar insanı vahşice katletmişlerdi.

6-7 Ekim olayları, sadece kurban eti dağıtan dört masumla sınırlı kalmamış. Belirli bir zaman aralığına yayılmış, sistematik bir şekilde ve yaygın olarak belirli bir sivil kesim hedef alınmıştır. Sakalından, giyiminden, inancından ötürü insanlar büyük bir nefret ile bir örgütün, hastalıklı bir anlayışın bilinçli politikası ile hedef gösterilmiş ve topyekûn saldırıya uğramıştır. Yapılan saldırılar canavarca hisle insan öldürmenin çok ötesindedir.

İşlenen bu vahşiyane cinayetler salt bireysel nitelikte olmayıp tüm insanlığa karşı işlenmiştir. Hiçbir insani değer gözetilmeden maktullerin şahsında bütün insanlık vurulmuştur.  Adı konulmamış bu insanlık suçunun gerek yargı eli ile gerekse insanlığın vicdanında mahkûm edilmemesi durumunda bu tür insanlık dışı fiillerin önüne geçilemez. Adeta uyuyan bir canavar her an uyanacak vaziyette beklemekte ve insanlık için büyük bir tehlike teşkil etmektedir.

Bundan dolayı Yasin`in katilleri olan ve bu katillerin arasında azmettirenlerin düşüncesinin toplumca mahkûm edilmesi hayati önem taşır. Bu düşünce(ideoloji) mahkûm olmadıkça, değer yoksunu tetikçiler eliyle daha çok Yasinler öldürülür.

Biz de 5 Ekim`de görülecek duruşmaya katılacağız. Vicdanımızın sesine kulak veren tüm meslektaşlarımızı bu davaya müdahil olarak katılmalarını bekliyoruz.

Mahkemeden adil bir yargılama yaparak, çözüm sürecine kurban olan soruşturma aşamasının aksine kovuşturma aşamasının derinleştirilerek hassas ve adil bir yargılama yapmasını istiyoruz. Yapılacak etkin ve adil yargılamalar sonucunda, maddi deliller ışığında olayın gerçek faillerinin mahkûm edilmesini istiyoruz.

Gökyüzünde kutup yıldızına benzetilen adalete, kavuşabilme temennisiyle…..