• DOLAR 34.351
  • EURO 36.275
  • ALTIN 2832.499
  • ...

3. 1980’li yıllar: PKK’nin Baaslaşma Süreci

1980'li yıllar, PKK’nin tarihindeki dönüşümler açısından son derece önemli bir süreçtir. Bu dönemde PKK, 2. ve 3. Kongrelerini düzenleyerek yeni dönüşümleri başlattı. Silahlı örgütlenme ve gerilla örgütlenmesini açıkladı. Bu olaylar PKK’nin resmi tarih anlatımında sıklıkla dile getirilmektedir. Aslında örgüt için çok daha derin değişiklikler barındırıyordu. Bu dönemde, PKK’nin yapısı, sistemi, örgüt yönetimi gibi unsurlar çok hızlı bir şekilde değişim geçirdi. Tüm bu dönüşümlerin merkezi ise Lübnan’dı.

Öcalan örgütün kurulduğu günden sonra Suriye ve Lübnan’a geçene kadar Kürdistan bölgesinde çok fazla bulunmadı. 1979 yılından yakalandığı 1999 yılına kadar Kürdistan bölgesine uğramadı. Bu yirmi yıllık süreç içerisinde Lübnan-Şam hattında kaldı ve ne tesadüf ki, herhangi bir güvenlik endişesi yaşamadan yirmi yılını burada geçirebildi. 

PKK, bu süreci her ne kadar kendi kaynaklarında “efsanevi bir ittifak” olarak tanımlasa da Öcalan örgütü bu yıllarda kendisi “milis örgüt lideri” gerilla kadrosunu da “Lejyoner” hale getirecekti. PKK’nin bu yıllardaki faaliyetleri göz önüne alındığında bu hakikatin gün gibi olduğu anlaşılacaktır.

Öcalan’ın Lübnan-Şam eksenindeki süreci PKK’nin değişiminin başlangıcı oldu. Öcalan muhalifleri “hain” ilan ederek tasfiye etme yoluna gidip bu süreci kendi liderliği lehine dönüştürmeyi başardı. “Kürt Özgürlük Hareketi” hülyaları ile çıkılan yolda artık Öcalan’ın örgütü geçirdiği dönüşümle örgüt elemanları “Baas Rejiminin Lejyonerleri” haline geldi.

Öcalan, Esad rejiminden aldığı ilhamla 1986 yılına kadar kanlı tasfiye sürecini başlattı. Kürdistan bölgesinde ve Avrupa ülkelerinde Öcalan’ın bu dönüşümüne karşı çıkan kimler varsa imha sürecini başlattı. Bu dönem PKK’nin iç infazları ile dolu bir dönemdir. Öcalan, “Tasfiyeciliğin Tasfiyesi” adlı kitabında bu süreçte örgütün tamamını gerekirse kurban edeceğini söyleyerek şöyle diyor: “Bunlardan bir tanesini tasfiye etmek için bütün partiyi kurban etmek gerekse bile, bundan çekinmeyeceğim”

Öcalan, örgütü içi savaşı başlatmış oluyor ve bunu yaptığını da gizlemeden açık bir şekilde yapıyor. Şam’da kaldığı dönemde Baas’tan etkilenen Öcalan, Esad gibi “Tek Adam” diktatöryası için kimsenin gözünün yaşına bakmıyor.

Burada sorulması gereken bir soruyu ıskalamak istemiyorum. Öcalan bu yirmi yıllık süreç içerisinde Türkiye ve bölge için bu kadar tehdit olmasına rağmen tabiri caiz ise elini kolunu sallayarak Lübnan-Şam hattında nasıl ve kimler tarafından korundu?

Perinçek gibi bin bir yüzü olan “Derin”lerden gazetecilere kadar isteyenin gidebildiği bir yere 1999 yılına kadar kimse neden gitmedi? 1999 yılında ne değişti de Öcalan yakalanarak Türkiye’ye teslim edildi?

Aslında bu soruların cevabını biz biliyoruz. Öz savunmayı seven ve bunu ilke haline getiren “hevallerin” bu konuda bir öz savunma yapması gerekmez mi? Kendisi dışındaki bütün oluşumları “körü körüne itaat” ile suçlayan örgüt mensupları şimdiye kadar bu çelişkili durumlar ile alakalı “iç tartışma” başlattığına kimse şahit olmadı.

Aslında bilinen bir hakikat var ki, başta örgüt liderleri olmak üzere PKK’lilerin hepsi örgütün “dış güçler” tarafından “milis kuvvet” veya “Lejyoner” olarak kullanıldığını herkes biliyor. Biliyor bilmesine ama kimse buna ses çıkaramıyor. Çünkü Öcalan, Baas’tan aldığı ilham ile herkesin gözünü korkutmuşa benziyor. Öyle ki korkudan dizlerinin bağı çözülmüş “Liderlik, Apoculuk” onlar için bir hayat felsefesi haline gelmiş.

Bugün PKK’nin Öcalan’dan mirasla tedrici olarak kim daha çok para verirse onun milis gücü haline gelebiliyor. Bu artık örgütün yaşam felsefesi haline gelmiş.

Örgüt 1982 yılında terör şebekesi israil’in ile Filistin’e saldırmasından sonra para karşılığında FKÖ güçlerine milis göndermiştir. 2 Haziran 1982 yılında bu milislerden 10 tanesi bu savaşta ölmüştür. Yalan ve aldatmacayı örgüt felsefesi haline getiren Duran Kalkan para için gönderdiği milisleri ile alakalı 2018 yılında ”Filistin halkının mücadelesi bizim mücadelemizdir, Kürtler ve Filistinliler arasında savaş kardeşliği oluşmuştur” diyerek çarpıtacaktır. Hem ölmesi için parayla milis göndereceksin hem de “savaş kardeşliği” diyerek nutuk atacaksın… 

İşin özü PKK tarihinin en fazla irdelenmesi gereken yılları 1980-1990 yılları arasıdır. Örgütün bu dönüşümü başta dört parça Kürdistan olmak üzere bütün bölge halkı için büyük tehdit haline gelecektir. Bugün bu tehdit devam etmektedir.

Devam edecek…