6-8 Ekim katliamına dair
İnsanlık tarihinde, iman davası için mücadele ederken zulme uğrayan, hicrete zorlanan, hunharca katledilen birçok mümtaz şahsiyet vardır. İman davası için mücadele verdiği esnada zulüm ve haksızlıklara duçar kalanların başında tevhid önderleri Peygamberler gelmektedir.
Peygamberlerin misyonuna talip olan günümüz Müslümanları da, iman davası doğrultusunda toplumu bataklıktan kurtarmak ve muhtaçların ihtiyaçlarını karşılamak için mücadele ederken batıla hizmet eden süfli zihniyete sahip yapıların zulüm ve baskılarına maruz kalmaktadır.
Zaman ve mekân değişmiş olsa bile, zalimlerin zulüm ve katliamları değişmemiştir. İslam düşmanı Ebu Cehillerin yerini günümüzde çağdaş Ebu Cehiller almıştır. Şehid edilenler Yasirler iken, bugün insanlık dışı yöntemlerle katledilenler Yasinler olmuştur.
Bundan üç yıl evvel şahit olmuştuk Yasin ve arkadaşlarının katledildiği 6-8 Ekim barbarlığına. Çağdaş Ebu Cehiller, Allah`a iman etmiş müminlerin hayatına kast etmek üzere girişimlerde bulunmuşlardı. Bir kez daha anlaşılmıştı zalimlerin sadece isim ve şekil değiştirdiği. Ve bir kez daha insanlık Moğolların yapmış olduğu zulme benzer zulümlere şahitlik etmişti.
Zulümde sınır tanımayanlar, Kobané`de yaşanılanları bahane ederek sokaklara dökülmüşlerdi. Her tarafı ateşe vermiş, dindarlara yönelik saldırılara başlamışlardı. Kimin olduğunu bilmeden yolda park halinde bulunan arabaları ateşe vermiş, ambulansları, okulları, hastaneleri, kütüphaneleri, medreseleri, Kur`an kurslarını yakmışlardı.
Çeteler, hayatı yaşanmaz hale getirdikten sonra bu sefer de fakir ve muhtaçlara yardım dağıtmak üzere kutsal bir görev başında olan mazlumlara yönelmişlerdi. Kutsallığın hiçbir ehemmiyeti yoktu çeteler için. O yüzden saldırıya geçmiş ve gençleri bir binaya sıkıştırmışlardı. Gençlerin sığındığı dairenin kapısını kırıp onları vahşice katletmişlerdi.
Müslümanlara karşı kindar olanlar, hunharca şehid ettikleri o mazlumları orada bırakıp gitmemişlerdi. Kana doymaz zalimler, şehid ettikleri mazlumları üçüncü kattan aşağı atmışlardı. Yerler ve gökler ve tüm vicdanlı yürekler benzeri görülmemiş bu vahşi zulme gözyaşı içinde yeter derken, zalimler zulümlerini pervasızca sürdürmüşlerdi.
Binadan aşağıya atılan mazlumların mübarek cansız bedenlerine işkenceler yapmış ve üzerlerinden arabayla geçmişlerdi. Daha sonra o mazlumların yüzlerinin tanınmaması için benzin döküp yakmışlardı.
Şehid edilen gençlerin dava arkadaşları olay yerine geldiği gibi o mübarek bedenleri bir umutla arabaya bindirmişlerdi. Hastaneye yetiştirilmek için arabalara bindirilen mazlumların dava arkadaşlarına yolda pusu kurup silahlı saldırıda bulunmuşlardı. Söz konusu saldırıda bazı Müslümanlar yaralanmış; yaralı olarak hastaneye kaldırılanlardan bir aziz daha şehadet şerbetini içerek Rabbine kavuşmuştu.
Ve işte bugün, 6-8 Ekim katliamının yıl dönümü. Üç yıl geçti o karanlık günlerin üzerinden. Toplumu karanlığa hapsetmek ve Müslümanları pasifize etmek hedefinde olan mihraklar, yaptıkları zulüm ve vahşiliklerden sonra huzurlu ve rahat bir gün görmediler ve görmeyecekler de.
Zira onlar aydınlığın erlerine zulmetmek için çeteleri sokağa salarak mazlumların beddualarını aldılar. Onlar, nuruyla yeryüzünü aydınlatan ve hakikate götüren Kur`an`ın hizmetkârlarına savaş açarak İslam düşmanlarının safında olduklarını ilan ettiler. Onlar, Cenab-ı Allah`ın emri gereği fakir ve muhtaçlara yardımlarda bulunan aziz gençleri haksız yere ve hunharca katlederek büyük bir cürüme imza attılar.
İşte, başlarını çukurlardan çıkaramamalarının, huzurlu bir gün geçirememelerinin ve rahat edememelerinin sebeb-i hikmeti yaptıkları zulümlerdir. Allah her işinde adildir, hikmetle hareket edendir; yıllardır yaptıkları zulüm ve işledikleri cürümlerinin karşılığını bu dünyadayken vermeye başladı. Allah zalimlerin yapmış olduğu zulümlerinin cezasını anında verebileceği gibi yıllar sonra da verebilir. Allah ceza hususunda imhâl eder (mühlet verir) fakat hiçbir zaman ihmal etmez.