• DOLAR 34.622
  • EURO 36.71
  • ALTIN 2902.3
  • ...

15 Temmuz gecesi bir dönüm noktası oldu Türkiye`nin geleceği için. Fesat şebekesi FETÖ 15 Temmuz`da darbe girişiminde bulundu. Çok şükür ki emperyalist destekli darbe girişimine karşı Türkiye halkları meydanlara inerek bu darbe teşebbüsünü engelledi. Darbe teşebbüsünün başarısız olmasından sonraki süreçte FETÖ`nün karanlık yüzü ortaya çıktı. 

Özellikle de FETÖ`nün İslami camialara yönelik yapmış olduğu komplo ve kumpaslar bir kez daha gündeme geldi. “Bir kez daha” dememin sebebi var; FETÖ`nün karanlık yüzü kimseler tarafından gündeme getirilmiyorken Mustazaflar Camiası bu komplo ve kumpasları yıllar önce basınında işledi ve dile getirmeye başladı. Ancak o zamanlar kimse FETÖ tehlikesinin farkına varamadı veyahut bazı sebeplerden dolayı (her şeyi biliyor/görüyor olmasına rağmen) FETÖ tehlikesine karşı sessiz kalmayı tercih etti. 

Yıllar önce Adana Şura Der, Elazığ İhya Der, Adıyaman Vahdet Der ve diğer bazı İslami STK yönetici ve üyelerine yönelik kurulan komplo ve kumpasların Mustazaflar tarafından gündeme getirilmesi, (17-25 Aralık ve 15 Temmuz girişimlerinden sonra daha yeni FETÖ tehlikesinin farkına varan) iktidar sahiplerinin dikkatini çekmedi. 

Bugün ise hükümet ve yandaşları, FETÖ tehlikesinin farkına varmış bir şekilde hareket etmektedir. Sormadan geçmeyelim: Hükümet, 2010 yılında FETÖ zulmüne uğrayan İslami STK`ların sesine kulak vermiş olsaydı, 17-25 Aralık ve 15 Temmuz yaşanır mıydı?

FETÖ`nün karanlık yüzünün ortaya çıkması için illa hükümete mi dokunmaları gerekiyordu? 17-25 Aralık ve 15 Temmuz yaşanmamış olsaydı, bu karanlık yapıya sarfı nazar edilmeye devam mı edilecekti?

Her şeyden evvel adil ve samimi olmak gerekiyor. Adil olmak, yöneticilerde bulunması gereken bir vasıf.  Adalet ile hükmedilmeyen bir toplumda vebal yöneticilerdedir, sorumluluk elinde yetki olan kişilerdedir. Bir toplumda, masum insanlar haksız yere on yıllar boyunca zindanlarda bulunuyor ise, o toplumun adalet anlayışı sakattır, sorunlu demektir. 

Türkiye`de hukuk sisteminde adalet anlayışı sürekli tartışıla gelmiştir. Mahkeme heyetleri tarafından “adalet” ile yani adil bir şekilde hüküm verilmediği dile getirilmiştir. Türkiye`de “hukukun üstünlüğü” sözde kalmış, daima “üstünlerin hukuku” baskın olmuştur. 

Ergenekon, Balyoz, Yakamoz, Sarıkız, Ayışığı, Eldiven ve Askeri Casusluk gibi davalar, Türkiye`de üstünlerin hukukunun halen geçerli olduğunun göstergesidir. Bir dönemin askeri vesayetinin önemli isimlerinin bir gecede cezaevlerinden salıverilmeleri de, üstünlerin hukukuna verilebilecek manidar bir örnektir. 

Türkiye`de hukuk sisteminin mağdur ettiği birçok kesim vardır. Ancak İslami camialar diğerlerine nazaran çok daha fazla mağdur edilmiştir. Zamanında tüm kararlarda imzaları bulunan FETÖ yargısının en fazla mağdur ettiği ve hedef aldığı kesimler kuşkusuz İslami camialardır. 

FETÖ, İslami Camia ve STK`ları özellikle de Peygamber Sevdalıları Platformu`na üye dernekleri hedef almış, söz konusu derneklerin yöneticilerine yönelik çeşitli kumpas ve komplolar düzenlemiş ve yasal faaliyetleri suç unsuru kabul ederek ağır cezalar vermiştir.

15 Temmuz sürecinden sonra gündeme gelen ve çeşitli kampanyalar ile seslerini duyurmaya çalışan FETÖ mağdurlarına bu perspektif ile bakılması gerekmektedir. Adalet ile hükmettiğini söyleyen ve çoğu zaman da ‘kenar-ı Dicle`de bir kurt kapsa koyunu, gelir de adl-i ilâhi Ömer`den sorar onu` örneğini veren yöneticiler de, yıllardır üstünlerin hukukunun gadrine uğramış ve 15-20-25 yıldır haksız yere zindanlarda bulunan Yusufi mahkûmların maruz kaldığı zulümlerin sona ermesi ve gerçek adaletin yerini bulması için ciddi bir biçimde girişimlerde bulunmaları gerekmektedir. 

Çeşitli iftiralar ve FETÖ kumpasları neticesinde müebbet cezalar alan Yusufi mahkûmların mağduriyetlerinin giderilmesi için kamuoyunda bu denli bir beklenti oluşmuşken, iktidar bu beklentiye karşılık vermek zorundadır. 

Mağdurların ısrarla dile getirdiği “af değil, lütuf değil adalet istiyoruz” isteği doğrultusunda, Yusufi mahkûmların yeniden yargılanmalarının yolu açılması için yeni formüller üretilip en kısa sürede uygulanmalıdır. FETÖ`yü yakan ahlar, FETÖ zulmüne sessiz kalanları da yakmadan söz konusu adımlar ivedilikle atılmalıdır, yoksa iş işten geçmiş olabilir.

M.Şerif DURMAZ