• DOLAR 34.648
  • EURO 36.608
  • ALTIN 2938.12
  • ...

İmtihan sebebiyle dünyaya gönderilen insan, sürekli bir meşguliyet içerisinde olmuştur. Hayatını istediği bir şekilde sürdürebilmesi için kimi zaman bazı riskleri göze almak zorunda kalmıştır. Başarılı olduğu zamanda olmuş, başarısız olduğu zamanda... Başarılı olduğunda hayata karşı ümitli, başarısız olduğunda ise hayata karşı ümitsiz olmuştur. Başarıyı elde ettiğinde kendisinin çalışkan, akıllı, yetenekli, kabiliyetli olduğunu düşünmüş, başarısızlığında da suçu alın yazısına atmıştır.

Allah Teala`nın emirlerini yerine getirip Resulullah (s.a.v)`in izinden giden insan ise, hayatta ne ile karşılaşsa onun için fark etmemiştir. O sadece "imtihanımı nasıl en iyi şekilde verebilirim" düşüncesinde olmuştur. Onun için fakirlik, zenginlik, hastalık, sıhhat, zindan, özgürlük, hicret, şahadet fark etmemiştir. Bunlardan hangisi ile karşılaşsa, Allah`tan geldiğine ve imtihanının bir parçası olduğuna inanmıştır. Ve Âlemlerin Efendisi Hz. Muhammed (s.a.v)`in şu hadis`ini hiçbir zaman aklından çıkarmamıştır.

Şöyle buyuruyor Efendimiz; "Hayret edilir müminin haline. Üzücü bir olayla karşılaşsa sabreder, kazanır. Sevindirici bir olayla karşılaşsa şükreder, yine kazanır." Demek ki; kazananlardan olmak için, şehitlerle arkadaş, rehberlerle yoldaş ve Efendimizle komşu olmak için yapacaklarımız bellidir. Yapacaklarımız; Allah`ın emir ve yasaklarını, Resulullah`ın sünnet-i seniyesini takip edip, musibetlere karşı sabırlı, sevinçli ve başarıyı elde ettiğimiz durumlarda da şükredici olmamız gerekmektedir.

Efendimizin yolunu takip eden muvahhitler, hayatları boyunca küfür ehli tarafından rahat bırakılmamışlardır. Küfür ehli, bütün imkânlarını seferber edip imanlı gönüllere galebe çalmak istemiş, farklı ideoloji ve fikirlerle akıllarını karıştırmak istemiştir. Ama her seferde mağlup olan yine de küfür ehli olmuştur. İmanlı gönüllere karşı mağlubiyeti tadan küfür ehli yenilgiyi kabullenemediğinden sürekli şiddete başvurmuş, kimi zaman da Peygambere sevdalı gönülleri şehit etmiştir.

Şehit edilen Peygamber Sevdalısı dün Hübeyb bin Adiy`ken, bugün Übeydullah Durna olmuştur. Zulme haksızlıklara, saldırı ve katliamlara uğrayanlar Bilal ve Ammar iken, bugün Selehaddin ve Sait olmuştur. Malını, mülkünü, eş ve çocuğunu sırf İslami dava için geride bırakıp hicret edenler Mus`ap bin Umeyr ve Abdurrahman bin Avf iken, bugün Molla Xalid ve güzel insan Hayri olmuştur.

Ve nasıl ki, geçmişte bu sıkıntı ve zorluklarla karşılaşanlar Allah`ın en sevgili kulları olduysalar; bugünde sırf İslami yaşayışı yüzünden haksızlık, hukuksuzluk, eziyet, zindan, muhacerat yaşayanlar, azgın mürtetler tarafından şehit edilenler ve Zerdüştlüğü dayatanlara karşı Müslümanlıklarından asla vazgeçmeyenler de Allah`ın en sevgili kulları olacaklardır.

Son zamanlarda gelişen olaylar, gazete ve internet sitelerinden okuduğumuz bazı haberler biz Müslümanların canını sıkabilir, sabrını zorlayabilir. Bizleri derin derin düşündürebilir, uykumuzu kaçırtabilir, rahatımızı bozabilir. Hatta ticaretimizi ve çalışmalarımızı bile sekteye uğratabilir. Ama her ne olursa olsun, ne ile karşılaşılırsa karşılaşılsın her daim itidali elden bırakmamalı ve itaati de hayatımızdan çıkarmamalıyız. Mücadelemizi rıza-i ilahi için, Müslümanların birlik ve beraberlikleri için sürdürmeliyiz.

Ayrıca; mensubu olduğumuz davanın ağırlığının farkına varmalı ve buna göre hareket etmeliyiz. Mücadele ettiğimiz kulvarın dünya ve ahiretimiz için de kurtuluşumuza sebep olacağını aklımızdan çıkarmamalıyız.

Aklımızdan çıkarmamamız gereken başka bir hususta; Allah yolunda yapılan mücadelede mağlubiyetin olmamasıdır. İslam`da galibiyet, beşeri ideolojideki gibi değildir. Bir anlık ve geçici de değildir. Allah Teâlâ, galibiyeti ve üstünlüğü İslam dininin gerekliliğini yerine getirmeyle olacağını bildirmiştir. Yüce Kitap Kur`an`da; "Gevşemeyin, üzülmeyin; eğer gerçekten iman etmişseniz en üstün olan sizlersiniz" ayeti ile Müslümanların izzet sahibi olduklarını ve hiçbir zaman karamsar olmamaları emredilmiştir.

İşte sözün burasında: özelde Diyarbakır`ın Lice ilçesine bağlı Darakol köyünü basıp Zerdüşlüğü dayatanlara; genelde ise galibiyet ve üstünlüğü İslam`dan başka beşeri ideolojilerde arayanlara, özgür olmayı "kadının özgürlüğünde" görenlere, Kürt halkının yeteri kadar baş kaldır(a)mamasının sebebinin İslamiyeti seçmelerine bağlayanlara, gözlerin nuru Efendimizden başkasını "serok" bilenlere, mütedeyyin insanların ev ve işyerlerine, dernek ve vakıflarına zarar vermeyi/saldırmayı alışkanlık haline getirenlere bir kaç söz söylemek istiyorum.

Gittiğiniz yol, doğru yol değildir. Mazlum ve mağdur edilmiş Kürt halkının aklını karıştırmakla, insanları köy meydanına toplayıp örgütün ve Zerdüştlüğün propagandasını yapmakla, köylülerden İslam`ı terk edip Zerdüşt olmalarını veya köyü terk etmelerini istemekle bir sonuca varamayacaksınız. Kürt halkını İslam`dan uzaklaştırmak için yaptığınız her şey, planladığınız her yöntem, milyarlar harcayarak organize ettiğiniz her etkinlik sizleri başarıya ulaştırmayacaktır.

İstediğiniz kadar köy basın, katliamlar yapın, şantiyeleri yakın, anne karnındaki isimsiz bebekleri adres sormayan kör kurşununuza hedef edin, dört gencecik Kürt kızını "ideoloji"nize kurban edin... Dayılarınızla "Oslo"larda gizli görüşmeler gerçekleştirin, Kürt halkının selameti (!) için kapalı kapılar arkasında derin efendilerle işbirlikleri yapın... Yine de başarılı olamayacaksınız.

Elinizde bulunan imkânların hiç bitmeyeceğini zannediyorsanız; yaptığınız "terör" eylemleri ve "tehditvari" açıklamalar ile Kürt halkına hükmedeceğinizi düşünüyorsanız; çok yakında yanıldığınızı anlayacaksınız. Sizler kimlere hükmedebileceğinizi biliyor musunuz? Sizler ancak yollarını kaybetmiş, hayatları kararmış, hiçbir beklentileri kalmamış "heval"lere hükmedebilirsiniz.

Müslüman Kürt halkının Zerdüştlüğü seçip İslam`dan uzaklaşmasını ve sırt çevirmesini düşünüyor ve bekliyorsanız, kusura bakmayın, daha çoook beklersiniz. Kürt halkı hiçbir zaman İslam`a sırt çevirmedi, çevirmeyecektir de... Çünkü onlar, huzur ve saadeti İslam`da buldular. Şeref ve üstünlüğü İslam ile kazandılar. O yüzden hiç boşuna uğraşmayın, kendinizi de yormayın. Çabanız sizlerin günahlarını çoğaltmaktan başka bir işe yarayamayacaktır. Bizden söylemesi…

Muhammet Şerif / Doğruhaber