• DOLAR 34.659
  • EURO 36.555
  • ALTIN 2943.902
  • ...

 Mısır`ın ve özellikle de Müslüman Kardeşler Teşkilatı`nın şuandaki durumunu analiz edebilmek ve darbecilerin güdümündeki Mısır mahkemelerinin verdiği idam kararlarını sağlıklı bir şekilde değerlendirebilmek için, 3 Temmuz 2013`te gerçekleştirilen batı destekli darbe sürecinin öncesinde ve sonrasında yaşanılanlara bakmak gerekir.

Bilindiği üzere, 2011`de Tunus`ta başlayan “Arap Baharı”nın ikinci durağı Mısır`dı. Halk 30 yıldır iktidarda bulunan asrın firavunlarından Hüsnü Mübarek`in siyasi ve ekonomik politikalarından memnun olmadığını ve işsizlik, yolsuzluk, kötü yaşam koşulları, ifade özgürlüğünün kısıtlanması ile oğul Cemal Mübarek`in devlet başkanlığına hazırlanmasından rahatsız olduğunu dile getirerek meydanlara döküldü.

Sayıları milyonları aşan Mısır halkı, Mübarek`in istifa etmesini ve yaptıklarının hesabını vermesi için yargının karşısına çıkarılması gerektiğini belirtti. Halkın dinmeyen protestosu sonucu, kesintisiz 30 yıldır iktidarda bulunan Hüsnü Mübarek görevini bırakmak ve bütün yetkilerini orduya devretmek zorunda kaldı.

“Demokratik seçim” ve yeni bir anayasanın hazırlanması sürecinde ülkeyi yönetmek üzere bir geçiş hükümeti oluşturuldu. Geçiş hükümetinin başına, Mısır Silahlı Kuvvetler Yüksek Konseyi Başkanı Hüseyin Tantavi getirildi. Hüseyin Tantavi, eski rejimin, dolaysıyla Hüsnü Mübarek`in savunucularındandı ve daha önce Tahrir protestolarının arkasında dış güçlerin bulunduğuna işaret etmişti. 18 günde Mübarek`i deviren Mısır halkı, haklı olarak bu durumdan endişe duyuyordu.

Halkın bu haklı endişesine elbette hak vermek gerekirdi. Ki daha sonraki süreçlerde Mısır halkı, devrimin gerçekleştirildiği Tahrir meydanına bu seferde askeri yönetimin hükümeti bırakması için akın etti ve Tantavi liderliğindeki askeri hükümetin iktidarı “siyasi irade”ye devretmesi için protestolar yaptı.

Mısır tarihinin ilk demokratik parlamento seçimlerinden sonra, Mayıs 2012`de de ilk demokratik Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin birinci turu yapıldı. Birinci turda en fazla oyu, Müslüman Kardeşlerin adayı Muhammed Mursi aldı. Muhammed Mursi`den sonra en fazla oyu, Hüsnü Mübarek`in partisinin desteklediği Ahmet Şefik aldı. 16-17 Haziran 2012`de yapılan ikinci turda, Cumhurbaşkanlığına Müslüman Kardeşlerin adayı Muhammed Mursi yüzde 51.73 oy alarak geldi.

Müslüman Kardeşlerin adayı Muhammed Mursi`nin Cumhurbaşkanlığına seçilmesinden sonra Mısır halkı günlerce zafer kutlaması yaptı. Halk özellikle, Mısır tarihinin seçimle başa gelen ilk Cumhurbaşkanının görevi devralmasını “25 Ocak Devrimi”nin tamamlanmasının ve hedeflerine ulaşacaklarının bir adımı olarak gördü.

Muhammed Mursi, 30 Haziran 2012`de göreve gelir gelmez birlik ve beraberlik mesajları verdi. Ülkenin iç ve dış güvenliğini tesis edeceğine, halkın çıkarlarını ve bağımsızlığını koruyacağına, hak ve adaletten şaşmayacağına, vatandaşlarının menfaatleri doğrultusunda reformlar yapacağına ve Mısır halkının gerçekleştirdiği devrimin ilkelerine sadık kalacağına dair yemin etti.

Mısır tarihinin ilk seçilmiş Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi, diktatör Hüsnü Mübarek`in bıraktığı bir enkazı devraldığı için işinin kolay olmayacağını biliyordu. Ancak görevi devraldığı andan itibaren köklü değişikliklere gitti. İhvan karşıtı kimi kişi ve kesimlerin dediği gibi, sadece Müslüman Kardeşler Hareketi`ne yakın durmadı. Ülkenin birçok değişik kesimleriyle diyalog içerisine girdi. Kapitalist sisteme ve petrol baronlarına karşı durdu. Ülke kaynaklarından elde edilen kazancın kullanılması amacıyla yeni bir petrol yasasının hazırlanması için çalışmalar başlattı.

Muhammed Mursi`nin kişiliğinden ve mensubu olduğu hareketten rahatsızlık duyan kimi Mısırlılar ve batılı destekçileri “lobi faaliyetleri”ne start vererek, Muhammed Mursi`nin ekonomik ve siyasi politikaları başta olmak üzere tüm politikalarını eleştirmeye başladılar. İçte ve dışta destek arayışlarına girdiler. Muhammed Mursi`nin başa getirdiği Genel Kurmay Başkanı Abdülfettah el Sisi`ye yakın durarak yapılması düşünülen darbenin alt yapısını hazırlamaya koyuldular.

Yaptıkları çalışmalar sonucunda Mısır kaosa sürüklendi. Daha bir yılını bile doldurmayan Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi`nin başarısız olduğunu ve ülkeyi gerektiği gibi iyi yönetemediğini dile getiren batı destekli muhalif liderler, geçmişten beri Müslüman Kardeşler Hareketine mesafeli duran kesimlere, “25 Ocak devriminin sembolü” Tahrir meydanını işaret ettiler. Muhammed Mursi karşıtları Tahrir meydanında artan işsizlik ve uzun benzin kuyruklarını bahane ederek günlerce eylem yaptılar.

“İkiyüzlü Batı”nın ve Mısır ordusunun desteğini alan Ulusal Kurtuluş Cephesi ve Temerrüd (İsyan) Hareketinin başını çektiği Muhammed Mursi karşıtları, 30 Haziran gününü “büyük isyan günü” ilan ettiler. Tahrir meydanı başta olmak üzere ülkenin birçok yerinde Muhammed Mursi ve Müslüman Kardeşler aleyhine pankartlar açıp eylemler yaptılar.

Gelişen olayları sinsice takip eden Mısır silahlı kuvvetleri de, Muhammed Mursi`ye muhalif guruplarla anlaşması için 48 saat mühlet verdiğini açıkladı; aksi takdirde kendi “yol haritasını” uygulayacağını duyurdu. Açıklamayı muhalif guruplar sevinçle karşıladı. Ordunun 48 saat mühletinden sonra, 3 Temmuz akşamı tarihe kara bir leke olarak kaydedilen bir “darbe” yaşandı. Mısır Savunma Bakanı ve aynı zamanda Silahlı Kuvvetler Komutanı Abdülfettah el Sisi yanına muhalif gurup liderlerinden Baradey, Ezher Şeyhi ve Selefi Nur Partisiyle beraber muhtelif gurupların desteğini alarak Muhammed Mursi`yi görevden aldığını, anayasayı iptal ettiğini ve bir geçiş hükümeti kurulacağını açıkladı.

(Devam edecek)

Muhammet Şerif / Doğru Haber