Filistin Direnişinin Mücahid Lideri ŞEHİD YAHYA SİNVAR - 2
Çocukluk yıllarından itibaren derin ilgi duyduğun Filistin davası için yola koyulman seni kısa sürede olgunlaştırdı. Bir tarafta direniş hareketi mensuplarının çalışmalarında bulunurken diğer yandan eğitimini de aksatmamaya çalıştın. Gazze İslam Üniversitesi Arap Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldun ancak mücadele hayatın senin için eğitim hayatından daha öncelikli oldu. Henüz 20’li yaşlarda iken “İslami Faaliyetler” suçlamasıyla 1982 yılında zindan sürecin başladı. Hareketliliğin, çalışma azmin ve çalışkanlığın işgalcilerin dikkatinden kaçmıyordu. 1985 yılında bu sefer seni, “gizli bir örgüt kurmak” suçlamasıyla tutukladılar. Sen durmadın, yılmadın. Onlar seni mücadelenden vazgeçirmek için her yola başvurmaya devam ettiler. Ancak seni vazgeçirmenin mümkünatı yoktu, çünkü sen imanının gerekliliklerini yerine getirmeyi sürdürüyordun. Filistin’in önemli isimlerinden Şeyh Ahmet Yasin’in 1973 yılında Gazze’de bir İslami yardım kuruluşu olarak kurmuş olduğu “Mujama al-İslami”nin faaliyetlerini önemli görüyordun. Gençler arasında yapılan İslami yardım faaliyetlerini önemsediğini hissettiriyordun. İkinci kez gözaltına alınıp bırakıldıktan sonra Şeyh Ahmet Yasin ile görüşmeler yaparak Filistin davasının geleceği için fikir teatisinde bulunuyordun. Şeyh Ahmet Yasin’in güvenini kazanmıştın, artık yakın çalışma arkadaşıydın ve sana önemli görevler vermeye başlamıştı. Şeyh Ahmet Yasin ile olan yakın ilişkin ve sağlıklı iletişimin sonucunda HAMAS’ın İç Güvenlik Örgütü El-Mecid’i kurduğunda yaşın 25’ti. Allah’u Teâla, senin genç yaşta Filistin davası için önemli görevler üstlenmeni takdir etmişti.
Tarih boyunca İslami çalışmalarda gençlerin nice önemli görevler üstlendiğini biliyordun. Düşmanın acımasızlığı ve büyük oyunları karşısında Filistin davasının öneminden haberdar olan gençlerin sahada aktif olması önemliydi. Sen bunun şuuruyla hareket ediyordun. 1917’de işgal edilen ve sonrasında İngilizler tarafından yahudilere peşkeş çekilen toprakları yeniden gerçek sahiplerine kavuşturmaktı hedefin. 14 Mayıs 1948’de ilan edilen işgalci israilin peyderpey baskı ve zulümle işgal etmiş olduğu Filistin topraklarının ve özellikle de Müslümanların ilk kıblesi olan Mescid-i Aksa’nın siyonist işgalden kurtarılmasıydı hedefin. Bu hedef senin ve senin gibi düşünen arkadaşların için kutsal bir hedefti. Çünkü inancına göre Mescid-i Aksa etrafı mübarek kılınmış ve tevhid önderleri Peygamberlere ev sahipliği yapmış olan mübarek bir mekândı.
Kur’an’da, “Kulu Muhammed’i bir gece Mescid-i Haram’dan alıp Mescid-i Aksâ’ya götüren Allah her türlü kusurdan ve ortaktan uzaktır. O Mescid-i Aksâ ki biz onun etrafını bereketli kıldık ve bu gece yolculuğunu o seçkin kula büyük işaret ve delillerimizden bir kısmını gösterelim diye yaptırdık. Şüphesiz ki O, evet O, her şeyi hakkıyla işiten, kemâliyle görendir.” (İsra/1) şeklinde buyrularak Mescid-i Aksa’nın önemi ve kutsallığı haber verilmişti. Sen bunların idrakinde olarak faaliyetlerini sürdürmeye devam ediyordun. Etrafı bereketli kılınmış mescidin yahudilerin necis postalları altında kirletiliyor olması, seni derin derin düşündürüyordu. Bir yol bulmalıydın. Bedeli ne olursa olsun bu yola koyulup hedefine ulaşmak istiyordun. Çalışmaların bu minvaldeydi. Herkesin görebildiği çalışmalara imza attığın gibi Nebevi Hareket Metodu’nu takip ederek gizli ve teşkilati çalışmalarda da bulunuyordun. İşgalciler yaptığın çalışmalardan rahatsızdı. Seni rahat bırakmıyorlardı. Takip, taciz ve her türlü yolla seni asıl amacından vazgeçirmek ve eğer bu olmazsa seni cezalandırmak istiyorlardı. Onların bir hesabı vardı ancak âlemlerin yaratıcısı olan Allah’ın da bir hesabı vardı.
(Devam edecek)