• DOLAR 34.65
  • EURO 36.378
  • ALTIN 2930.92
  • ...

Anlatılır ki; bir okulda, okul müdürü kendisine verilen görev gereği üç öğretmeni yanına çağırmış. Kendilerine şöyle demiş: “Siz üç öğretmen, okul sistemimizdeki en iyi ve en uzman kişiler olduğunuz için her birinize, okulun en seçkin, en zeki öğrencilerinden 30 tanesini vereceğiz. Sizler bu öğrencilerle özel dersler yapacak ve yakından ilgileneceksiniz. Bu öğrencilerin gelecek yıl da hızlarını korumalarını sağlayacak ve onlara çok şey öğreteceksiniz.”

Üç öğretmen, müdürün bu teklifi ve görevi karşısında sevinmişler. Müdür, bu çalışma için belirlenen 90 öğrenciyle de görüşmüş, kendilerine söylenmesi gerekenler söylenmiş. Aynı şekilde aileler de bu çalışmadan haberdar edilmiş. Üç öğretmen, öğrenciler ve öğrencilerin aileleri bunun çok iyi bir fikir olduğunu düşünmüşler.

Okul döneminde hepsi çok mutlu bir şekilde derslerde bulunmuşlar. Öğrenciler de memnun, öğretmenler de memnun olmuş. Her çalışmanın bir sonu olduğu gibi o projenin de sonuna yaklaşılmış. Sene sonu gelmiş ve sene sonunda projede bulunan öğrenciler okuldaki diğer öğrencilerden yüzde 30 daha başarılı olmuşlar.

Yılsonunda müdür projede bulunan öğretmenleri, öğrencileri ve aileleri çağırmış ve bir toplantı yapmış. Toplantıda mikrofonu eline alan müdür evvela üç öğretmeni sahneye çağırmış ve onlara hitaben şunu demiş: “Sizlere bir itirafta bulunmak istiyorum. Sizlere verdiğimiz 90 öğrenci okulun en zeki ve en çalışkan öğrencileri değildi. Bu öğrencileri tesadüfen listeden seçtik.”

Müdürün bu itirafından sonra öğretmenler doğal olarak öğrencilerde görülen başarının kendi istisnai öğretme becerilerine bağlanması gerektiği sonucuna vardılar ve bu sonuca da sevindiler. Ancak müdür yeniden söz aldı ve öğretmenlere dönerek şunları dedi: “Bir itirafım daha var. Aslında sizler de okulun en seçkin, en parlak ve en uzman öğretmenleri değildiniz. Sizlerin de isimlerinizi kâğıtlar arasından rastgele seçtim. Sizler ve sizlere verdiğimiz öğrenciler, inandığınız için başarılı oldunuz.”

Evet, sevgili okurlar! Hikâyedeki öğretmen ve öğrenciler yaptıkları işte hedefe ulaşacaklarına inandıkları için başarılı oldular. Hayatın bir gerçeğidir; başarmak için inanmak gerekir. Hangi iş olursa olsun işlerini severek yapanlar, hedefe ulaşacaklarına inananlar ve özellikle de ön yargılarından sıyrılanlar başarılı oldular. Başarıya ulaşmak isteyen, öncelikle “başarılı olamam” önyargısını ve başarıya ulaşmasının önünde engel teşkil eden alışkanlıklarını terk etmesi, onu başarıya götürecek temel ilkeleri de alışkanlık haline getirmesi gerekir. Bu ilkelerden ilki ve kanaatimce en önemlisi inanmaktır.

Her insan yaptığı işte başarılı olmak ister. Ancak başarı kavramı herkese göre aynı olmayabilir. Çünkü başarı göreceli bir kavramdır. Tanımlaması herkesin bakış açısına göre farklılık gösterir. Ancak başarıya giden yollarda bazı “ortak ilkeler” ve “ortak değerler” vardır. Bu ilke ve değerler ise öğrenilebilir, geliştirilebilir. Bunlar kişinin hayatında ne kadar uygulanabilirse kişi o derece hayatta başarıya yaklaşmış olur.  

Göreceli bir kavram olan başarı aynı zamanda  kişiden kişiye de değişen bir olgudur. Örneğin bir futbol takımı ligde küme düşmemeyi başarı olarak görürken başka bir takım ise şampiyonluktan başka hiçbir hedefi başarı olarak değerlendirmeyebilir. Bu örnekten yola çıkarak şunu diyebiliriz ki, başarı değerlendirmesi gelişmelere ve bakış açısına göre değişebilir.

Başarı; kişinin arzuladığı bir işi istediği şekilde bitirebilmesi, başarmak istediği güzel bir şeyi yapabilmesi ve ulaşmak istediği hedefe varabilmesidir. Kimine göre başarı şartlar ne olursa olsun içinde bulunduğu ortam ve durumdan yeni şeyler öğrenebilmek, zorlukların ardındaki kolaylıkları görebilmektir. Başarısızlıklardan dahi başarılar meydana getirebilmek ve huzurlu hissedebilmektir başarı. İstediği hedefe ulaşabilen kişi, elde ettiği netice sonunda huzur ve mutluluk duyabiliyorsa “başarılı” olmuş sayılır.

Aslında başarı bir yolculuktur. Hayat boyu bir yolculuk da diyebiliriz. Başarıyı bir varış noktası olarak değerlendirmek, sağlıklı bir değerlendirme olmaz. Yaşam boyu kişinin karşılaştığı badireler olacak ve her karşılaştığı badireden sonra bir başarı elde etmiş olacak ancak önüne yeni gelişmeler, yeni engeller, yeni görevler ve yeni mesuliyetler çıkmaya devam edecektir. Azimle, kararlılıkla, sağlam bir inançla, asla pes etmeden, zorluklara takılmadan ve hikmeti hiçbir dem bırakmadan yolunu sürdürenler, günün sonunda kalp huzuruyla başarıyı elde etmiş olacaklardır.