• DOLAR 34.447
  • EURO 36.303
  • ALTIN 2837.002
  • ...

AK Parti Milletvekili Mahir Ünal’ın Kahramanmaraş 8. Kitap Fuarı’nda cumhuriyet ve dil devrimi ile ilgili dile getirdikleri sözlerden sonra resmi ideolojinin savunucuları başta olmak üzere çok sayıda kişi tarafından yoğun bir eleştiri ve saldırıya maruz kaldı.

Eleştiri ve baskılar neticesinde AK Parti Grup Başkanvekilliğinden affını istemek yani istifa etmek zorunda bırakıldı.

Bu gelişme hakikatte parti içi bir “tasfiye operasyonu”ydu. AK Parti’nin farklı yaklaşımlara ve eleştirilere karşı olan tutumunu ve de Atatürkçülüğe ve cumhuriyet rejimine karşı düşüncelerini ortaya çıkarması açısından önemliydi.

Şurası net; AK Parti, gelinen aşamada Atatürkçü düşünceye karşı olmadığı gibi bu düşüncenin eleştirilmesini de kabul etmiyor. Cumhuriyet reformlarını, ülke ve millet için bir kazanım olarak görüyor ve sahipleniyor. 

AK Parti bugün devletin resmi ideolojisini savunuyor ve artık kendini cumhuriyet rejimi kurulurken geçilen sistemin sahibi olarak görüyor. Bunun için de cumhuriyete ve sisteme laf edilmesini kabul etmiyor.

Cumhuriyeti kuran kadroların asıl amaçlarının ve temel hedeflerinin ne olduğu bilinmeyen bir husus değildir. Tarihçiler bu konuda birçok eser yazmışlardır. Sadece tarihçiler değil rejimi kuranlar da kimi zaman itiraf mahiyetinde olabilecek gerçek niyetlerini dile getirmekten çekinmemişlerdir.

Cumhuriyet döneminin totaliter anlayışını en keskin bir şekilde uygulayan Milli Şef lakaplı İsmet İnönü’nün, Sabahattin Selek imzasıyla 1968’de yayınlanan “Hatıralar” kitabında “Harf Devrimi” ile ilgili dile getirdiği şu sözlere bakmakta fayda vardır: 

“Harf Devrimi’nin tek amacı ve hatta en önemli amacı, okuma yazmanın yaygınlaşmasını sağlama değildir. Devrimin temel gayelerinden biri, yeni nesillere, geçmişin kapılarını kapamak, Arap-İslâm dünyası ile bağları koparmak ve dinin toplum üzerindeki etkisini zayıflatmaktı.”

İnönü, Harf Devrimi’yle gerçekten neler amaçladıklarını açıkça söylüyor. Harf devrimini yaparak yeni nesillerin eski yazıyı öğrenmelerine engel olacaklar, yeni çıkacak kitapları da kendi ideolojilerine göre yazacaklar, izin ve denetleme de ellerinde olacak…

Bununla, şu sonuca varmak istiyorlar: Din ile ilgili yazılan kitap ve eserler eski yazıyla yazılmış olduğundan dolayı okunamayacak, okunmadığı için de Dîn-i Mubîn-i İslam’ın toplum üzerindeki etkisi azalacak.

Burada niyet bellidir: Cumhuriyeti kuran kadrolar yaptıkları inkılap ve reformlarla, dinin millet üzerindeki etkisini azaltarak ve milleti dinden uzaklaştırarak seküler bir hayat anlayışını ve laik bir hayat nizamını toplumda hâkim kılmak istemişlerdir.

Resmi ideoloji savunucuları, harf inkılabı yapılırken amacın toplumu İslamsızlaştırmak olmadığını, asıl amacın okuma yazmayı kolaylaştırmak ve Mustafa Kemal’in ifadesiyle “Milleti cahillikten az emekle kısa yoldan kurtarmak” olduğunu dile getirebilirler.

Bu fikir ve düşüncede olanlara, yine İnönü’nün hatıralarında yer verdiği bir sözüyle cevap verelim. Bakalım İnönü harf inkılabının asıl amacına ilişkin ne demiş:

“Harf İnkılabı bir okuma yazma kolaylığına bağlanamaz. Harf İnkılabının bizde tesiri ve büyük faydası, kültür değişmesini kolaylaştırmasıdır. Harf İnkılabını yapınca ister istemez Arap kültüründen koptuk.”

İnönü’nün “Arap Kültürü” ifadesinden kastı, İslam medeniyetidir, İslam kültürüdür. Bunun içindir ki İnönü, “Cumhuriyet inkılaplarının en ehemmiyetlisi yeni Türk harflerinin kabulüdür” sözünü büyük bir sevinçle dile getirmektedir.

Dil gidince, din de gider, kültür de gider. Müslüman için din gittiğinde hayat anlamını kaybeder. Anlamını kaybeden bir hayat toplumun dünyevileşmesine ve geleceğe seküler bir bakış açısıyla bakmasına sebebiyet verir.

Bu açıdan rejim için kültürel bir devrim olan harf inkılabı; toplumun din ile bağını koparmasına, nesillerin İslami değer ve yargılardan uzaklaşmasına, asırlık tarih ve geleneğin bir anda yok olmasına sebep olmuştur.

Yazımızı Mahir Ünal’ın görevden alınmasına mal olan sözüyle bitirelim:

“Maalesef bir kültür devrimi olarak cumhuriyet, bizim lügatimizi, alfabemizi, dilimizi, hâsılı bütün düşünme setlerimizi yok etmiştir.”