Şehadet ulvî bir mertebedir
Şubat ayının âlem-i İslam için özel bir önemi vardır. Şubat aylarında şehadet konuşulmuştur uzun yıllardır. Ve hâlâ da her Şubat ayında şehadet konuşulmaktadır. Zira bu ayda nice dava adamı, nice aksiyon insanı, nice hareket önderi, nice İslam fedaisi, Rabbe verdikleri söze sadık kalarak şehadet şerbetini içmiş ve adlarını tarih sayfalarına yazdırmışlardır.
Şehadetlerinin üzerinden uzun yıllar geçmişse de aziz şehitler daima rahmet ve özlemle anılmışlardır. Dünya hayatındaki mücadeleleri ve yaşantıları, davalarına olan sadakat ve bağlılıkları, duruş ve fikirleri, hakikatlerle yeni tanışan bireylere anlatılmış; yaşantılarından haberdar olan çoğu birey de onları kendi hayatında idol olarak görmüşlerdir.
O aziz şehitler mücadele hayatları boyunca en ön saflarda bulunarak öncü ve örnek olmuşlardır. Aziz İslam’ın sesinin ve mesajının bireylere ve kitlelere ulaşması adına daimî bir mücadele vermişlerdir. Engellerle karşılaşsalar bile mücadelelerinden taviz vermemiş, hiçbir zaman geri adım atmamışlardır. Sürekli bir hareket halinde olarak rıza-i ilahi doğrultusunda bir hayat sürdürmüşlerdir.
Tarih boyunca, eşsiz bir makam ve ulvî bir mertebe olan şehadete erişen pek çok değerli şahsiyet olmuştur. Bu mümtaz şahsiyetlerin isimleri, dilleri, yaşadıkları yerler, mensubu oldukları cemaatler ve etnik kimlikleri farklı olsa da, ortak noktaları Allah yolunda mücadele ederken İslam düşmanları tarafından şehit edilmeleridir.
Şehadete erişmek, onlar için en büyük hedef olmuştur. Çünkü onlar şehadetin, ölümlerin en şereflisi olduğunu bilenlerdir. Bu yüzden de dünya hayatında dünyevî emeller peşinde koşmamış, tam aksine uhrevî hedefler için dur durak demeden hizmet bilinciyle hareket etmişlerdir. Duçar kaldıkları meşakkat ve musibetler, onları mücadeleden ve hedefe ulaşma yolundan hiçbir zaman geri adım attırmamıştır.
Onlar, kitlelerin uyuşturulup sindirildiği dönemlerde toplumu pak ve temiz kanlarıyla küfre karşı harekete geçirmiş, aziz dava uğruna pak kanlarını dökerek çorak toprakları yeşertip bereketlendirmiş, İslami değer ve kavramların içinin boşaltılıp model olarak sunulduğu bir zaman diliminde örnek yaşantılarıyla inananlara yol göstermiş ve en önemlisi de zilletle yaşamaktansa izzetli bir ölümü seçerek gelecek nesillere kutlu ve şerefli bir miras bırakmışlardır.
Onlar, acıları lezzete çeviren şahadeti seçerek salihlere koşmayı kolaylaştırmış, yalnızlığı ve unutulmuşluğu Allah’a ulaştırarak gidermiş, ölü kalplerde arzu ve istekler meydana getirmiş, mahrumiyet ve ayrılığı lezzete çevirmiş, amel güzelliği ve mücadele azmini çevreye sirayet ettirmiş, kimi zaman, “Bu dava çok büyüktür, en iyileri feda etmek gerek” diyerek tarihe yön vermiş, kimi zaman da özgürlüğe giden yolun öncüsü olarak geleceğe büyük bir miras bırakmışlardır.
O şehitler ki, kimi zaman Metin Yüksel, kimi zaman Hasan el Benna, kimi zaman Abbas Musavi, İmad Muğniye, Malcom X, İskilipli Atıf Hoca, Şeyh Esad Erbili, Şeyh Rağıb Harb, Zelimhan Yandarbiyev; kimi zaman da Muhammed Ata, Muhammed Şerif, Molla Zeki, Mele Gıyasettin, Cevzet Soysal, Hüseyin Çetinkaya, Ubeydullah Durna, Yasin Börü, Aytaç Baran olmuşlardır.
Rabbimiz aziz dava uğruna canlarını feda eden tüm şehitlere rahmet etsin, şehadetlerini kabul eylesin. Bizleri de şefaatlerinden mahrum bırakmasın, yollarından ayırmasın. Allah’ın selam ve rahmeti, bereket ve mağfireti şehitlere ve kıyamete kadar şehitlerin yolundan yürüyecek olan bütün Müslümanlara olsun.