Mesuliyet Bilinci
Son dönemlerde sürekli olduğu gibi bu haftayı da yoğun bir gündemle bitiriyoruz. İstifalar, yeni görevlendirmeler, Merkez Bankasının 7 yıl sonra ilk defa direkt dolara müdahalede bulunması, erken seçim tartışması, altın ve dövizin durdurulamayan yükselişi, ürün fiyatlarının artışı ve piyasa dengesinin bozulmasıyla her geçen gün zorlaşan hayat şartları… Bu gündem başlıklarını değerlendirmeyi başka yazıları bırakıp bugünkü köşemizde hepimizi ilgilendiren başka bir konuyu yani mesuliyet bilincini işleyelim istedik.
Malum günümüz problemlerinden biri, bananeciliktir. Bu problem beraberinde bireysellik hastalığı başta olmak üzere birçok marazı ortaya çıkarmaktadır. Bu marazlara müptela olmamak için çok dikkatli olunmalıdır. Bu konuda hayata Müslümanca bakan insanların mesuliyeti daha fazladır. Çünkü Müslümanın, insana yüklediği mesuliyetleri yerine getirmesi gibi bir yükümlülüğü vardır. Bir Müslümanın, Allah’a karşı mesuliyetleri olduğu gibi ailesine, arkadaşlarına ve dahi topluma karşı da sorumlulukları vardır.
Bir Müslüman bananeci olamaz, olmamalıdır. Gördüğü yanlışlara, şahit olduğu hatalara ya da yaşanan toplumsal bir meseleye karşı duyarsız kalmamalı, tepkisiz olmamalıdır. İslami ölçüleri esas alarak hayatını sürdüren bir insan gördüğü yanlışı düzeltmeye çalışmalıdır. Bu konuda imkânları zorlamalıdır. Bunu yapamazsa diliyle o yanlışı, o kötülüğü düzeltme yoluna başvurmalıdır. Bunu da yapamazsa kalbiyle o kötülükten uzak olduğunu düşünerek buğz etmelidir. Sanırım son dönemlerde çoğu insan üçüncü seçeneği tercih etmekte ya da gördüğü bir yanlışı görmezden gelerek duyarsız kalmaktadır.
Her insanın kendi durumuna göre mesuliyetleri mevcuttur. Eğer bugün toplumdaki bütün bireyler mesuliyetlerini gerçek anlamda yerine getirmiş olsaydı, acaba bugünkü yaşanan sorun ve sıkıntılar daha rahat ve daha hızlı bir şekilde çözüme kavuşmaz mıydı? Tabi bu mesuliyetler sadece bireysel mesuliyetler değildir. Toplumsal mesuliyetlerin de mutlak surette yerine getirilmesi gerekmektedir. Ancak ne yazık ve ne acı ki toplumda artan bireyselleşme, birlikte hareket etmeye ve toplumsal dayanışmaya ciddi anlamda zarar veriyor.
Toplumsal yozlaşmaların arttığı, ahlaki anlamda sorunların çoğaldığı günümüzde Müslümanlar tam anlamıyla mesuliyet bilincine sahip olamadıkları için istenilen neticeler elde edilmemektedir. Bir Müslüman, evvela üzerine düşenleri yerine getirmek zorunda olduğunu unutmamalıdır. Bu bilince sahip olmalıdır. Çünkü Müslümanın yerine getireceği mesuliyetler toplumsal değişime, dönüşüme ve büyük zaferlere, fetihlere vesile olacaktır.
Sözün burasında, meselenin daha iyi anlaşılması ve mesuliyet bilinciyle hareket edildiği zaman nelerin olabileceğini anlamak adına Kudüs fatihi Selahaddin-i Eyyubi ve bir marangozla ilgili aktarılan şu kıssaya göz atalım.
Selahaddin-i Eyyubi’nin henüz küçük yaşlarda olduğu bir dönemde Bağdat’ta ünlü bir marangoz yaşıyormuş. Sözü edilen marangoz, ceviz kabuğundan çokça emek sarf ederek dillere destan bir minber yapmış. Minberi gören herkes etkileniyormuş. Çünkü minber eşsiz güzellikteymiş. Minberin namı kısa sürede şehirde duyulmuş. Gelip soranlara, minberi İslam’ın ilk kıblesi Mescid-i Aksa için hazırladığını söylermiş. Ancak o yıllarda Mescid-i Aksa İslam yurdu değilmiş. Marangozun bu cevabı Selahaddin-i Eyyubi’nin de kulağına gitmiş. Marangozu ziyaret eden Selahaddin-i Eyyubi, bu duruma şaşırarak minberi neden yaptığını sormuş.
Marangozun verdiği cevap manidardır ve mesuliyetin aslında nasıl olması gerektiğini tüm insanlığa öğretmektedir. Marangoz şöyle cevap verir: “Ben bir marangozum. Bana Mescid-i Aksa için minber yapmak düşer. Sen ise bir asker ve komutansın. Sana da Kudüs’ü fethedip bu minberi Mescid-i Aksa’ya yerleştirmek düşer.” Bu cevapla sarsılan Selahaddin, bunu bir vasiyet olarak algılar ve bu ruhla Kudüs’ü fethederek bu minberi Mescid-i Aksa’ya yerleştirir. Marangoza minberi yaptıran ve Selahaddin-i Eyyubi’ye Kudüs’ü fethettiren ruhun kaynağı onların sahip oldukları mesuliyet bilinciydi. Rabbim hepimize bu bilince ermeyi nasip etsin.