Siyasetin Gündemi
Türkiye’de erken seçim tartışmaları sadece seçimlere az bir zaman kala yapılmıyor. Erken seçim yapılması gerektiğini, seçimleri kaybeden taraflar her fırsatta dile getiriyor. Bunun ne zaman olduğunun bir önemi yok. Zamanında yapılmış olan bir seçimden sonra da, erken yapılmış olan seçimlerden sonra da benzer açıklamalar ve çağrılar yapılıyor.
Malum, son genel seçimler ve cumhurbaşkanlığı seçimi 24 Haziran 2018’de yapıldı. Yerel seçimler de 31 Mart 2019’da yapıldı. Millet İttifakı’nda bulunan siyasi partiler o tarihten bugüne iktidarı çok sert bir şekilde eleştiriyor. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ülkeyi siyasi ve ekonomik olarak çok gerilettiğini söylüyorlar. Bu yüzden parlamenter sisteme geri dönülmesi gerektiğini vurguluyorlar.
Son dönemlerde, CHP ve İYİ Parti başta olmak üzere muhalefet partileri hükümetin ekonomi politikasına yönelik eleştirilerde bulunarak iktidarın ülkeyi yönetemediğini dile getiriyorlar. Sözlerini de “tek çıkış yolu erken seçim” diye bağlıyorlar. İki gün önce de, 2019’daki yerel seçimlerden sonra sıkça gündeme getirilen erken seçim konusu, CHP Genel Başkanı tarafından yeniden gündeme getirildi.
CHP Genel Başkanının, İYİ Parti Genel Başkanını ziyaret etmesinden sonra yapılan ortak açıklamada iki genel başkan da Cumhurbaşkanı Erdoğan’a acil seçme gitme kararı alması çağrısında bulundu. Dün, Merkez Bankası’nın faiz oranını 100 baz puan azaltarak yüzde 15’e düşürmesinin ardından CHP Genel Başkanı sosyal medya hesabından “Artık Dur Erdoğan! Hemen Seçim” paylaşımında bulunarak erken seçim çağrısını yineledi.
Öyle görülüyor ki muhalefet partileri, bundan sonra erken seçim çağrılarını çok yüksek sesle dile getirecek. Zamanında yapılması durumunda seçimler Haziran 2023’te yapılacak. Bu tarihe artık 20 aydan daha az bir zaman var. İktidar kanadı bu yüzden muhalefetin erken seçim çağrısına şuana kadar hiç olumlu yanıt vermedi. Sürekli seçimlerin zamanında yapılacağını söylediler.
AK Parti iktidarı doğal olarak erken seçimin olmasını istememektedir. Biliyorlar ki erken seçimin yapılması kendilerine bir fayda sağlamaz. Çünkü şuanda ülke ekonomisi hiç iyi durumda değil. Covid 19 salgınından sonra ortaya çıkan küresel ekonomik krizden Türkiye de ciddi bir biçimde etkilendi. Bu açıdan iktidar ekonomik krizi aşmadan seçimin olmasını istemez.
Ekonomik krizin etkileri günden güne piyasada kendini daha fazla göstermeye başladı. Dövizin durdurulamayan yükselişi ve bilahare yapılan zamlar milletin belini büktü. Artık temel ihtiyaçlar bile alınamaz oldu. Maliyetlerin artması, esnafı ve girişimcileri olumsuz etkiledi. Maliyetlerin yükselişinden dolayı satılan ürünlerin yeri doldurulamadı. Böylece kriz hem üreticiyi, hem tüketiciyi etkiledi.
Ekonomik krizin etkileri toplumu derin derin düşündürürken ne iktidar ne de muhalefet partileri halkın bu sıkıntılarının çözümü için samimi adımlar atmadı, gerekli girişimlerde bulunmadı. Siyasetin gündeminde erken seçim tartışmaları varken halkın gündeminde ise sürekli ekonomik sıkıntılar ve rutin hale gelen zamlar vardı.
Bu da şunu gösteriyor ki, siyaset kurumu ile vatandaşın gündemi çok farklıdır. Oysa olması gereken bu değildir. Vatandaşın gündemi neyse siyaset kurumunun da o gündemle meşgul olması gerekmektedir aslında. Vatandaşların sorun ve sıkıntıları söz konusu olduğunda bunları çözüme kavuşturmak için inisiyatif almak, siyaset kurumunun görevleri arasındadır.
Bugün halkın en büyük sıkıntısı ekonomik kriz olmasına rağmen siyaset kurumunun konuyla ilgili gerekli kamuoyu oluşturamaması, çözüm üretememesi çok büyük bir eksikliktir. Siyaset kurumu, vatandaşların krizden çıkması ve piyasaların normal seyrine dönmesi için gereksiz tartışmalardan vazgeçerek halkın gündemiyle ilgilenmesi gerekmektedir.
Halkın gündemi, seçim değil geçimdir. Çünkü geçim derdi, krize sebep olmuştur. Ülkeyi krizden çıkarmak, iktidarın görevidir. Bunun için iktidar kendi döneminde yaşanan bu krizi aşmak için tüm şartları sonuna kadar zorlamalıdır. Bunu da seçimlere yatırım için değil vatandaşın rahatı ve refahı için yapmalıdır.