• DOLAR 34.592
  • EURO 36.19
  • ALTIN 2967.09
  • ...

Emperyalist ABD’nin 20 yıldır işgal ettiği bir İslam beldesinden adeta kaçarak çıkması, elbette dünya mazlum ve mustazaflarını heyecanlandırmış ve sevindirmiştir.

Bakınız, ABD’nin olduğu ülkelere; mutlaka oralarda kardeş kavgaları, iktidar çekişmeleri var, kaos var, çatışma var, savaş var. Aynı şekilde ekonomik sıkıntı var, istikrarsızlık var, işsizlik var.

20 yıldır Afganistan’da da öyleydi, çünkü orada ABD vardı. Emperyalistlere hizmet eden ülkelerin askerleri vardı. Bunlar kendi amaçları için savaşacak, politikalar geliştirecek Uluslararası Güvenlik ve Destek Gücü’nü (ISAF) kurdular.

NATO yönetimindeki bu güce, 90 bini ABD olmak üzere 130 bin asker katıldı. Bu güç ve arkasındaki üst akıl, 300 bin kişilik Ulusal Afgan Ordusu’nu da modern silahlarla donattı.

Neden peki, bu kadar imkânı bir araya getirmedeki hedefleri neydi? Geleneksel cihat anlayışını hayat şiarı yapan Taliban ile savaşmak ve kendine bağlı bir yönetim oluşturmak.

Evet, emperyalizm Afganistan’da kendi emelleri için savaşacak bir güç ve yönetim oluşturdu, batı yanlısı kimi yerlileri de kendi safına çekerek Taliban ile savaşmak istedi.

Savaştı da… Yıllar süren savaşta binlerce insan öldü, on binlercesi yaralandı. Evler yıkıldı, şehirler harap oldu. İnsanlar işsiz, evsiz, aşsız kaldı.

Yaşanan yıkımlar, savaşlar, çekilen acılar emperyalizmin umurunda değildi. Tek amaçları, kendilerinin kontrolünde bir sistem kurmak ve bu sistemi yönetecek kişileri işbirliği yapacak kişilerden belirlemek.

Çok ince hesaplar yaparak bahse konu ettiğimiz sistemi kurdular. Ancak nihai hedeflerine ulaşmadan sistemleri çöktü.

Yüksek miktarda para harcadıkları ordular, modern silahlarla donattıkları askerler, geleneksel bir savaş anlayışına sahip Taliban karşısında tutunamadı.

Sözde dünyanın en teknolojik silahlarına sahip ABD ordusu Taliban’a karşı direnemeden Afganistan’dan çekilmek zorunda kalarak zilleti tattı.

Taliban silahsız, kansız bir devrim gerçekleştirdi ve Afganistan’da yönetimi ele geçirerek tarihi bir zafer elde etti.

Taliban zaferini Mekke’nin fethine benzeterek bundan sonra yapacaklarıyla ilgili hem Afganistan halkını hem de tüm dünyayı bilgilendirdi.

Yönetimi ele geçirdikten sonra verdikleri mesajların, ortaya koydukları davranışların ve halka karşı yaklaşımlarının çok önemli olduğunu vurgulamak lazım.

Kesinlikle intikam duygusu ile hareket etmeyeceklerini, kimseye karşı kin ve düşmanlık beslemeyeceklerini, ihtilafları devam ettirmek istemediklerini, kendileriyle savaşan her kim varsa affettiklerini; halkla beraber barış içinde yaşamayı arzu ettiklerini açıkladılar.

Tüm vatandaşların emniyette olacağını, kimsenin onları teftiş etmek için kapılarını çalmayacağını, onlara hiçbir fenalık yapılmayacağını, tüm yabancı kişi ve kurumların ve ülke misyonlarının topraklarında güvende olacağını, uluslararası kurallara saygılı olduklarını ve bunları uygulayacaklarını belirtiler.

Aynı zamanda kadın hakları konusunda da açıklamalarda bulunarak, kadın haklarını çok önemsediklerini, kadın ve erkeklerin aynı haklara sahip olduklarını, kadınların muhtelif sektörlerde çalışabileceklerini ve kesinlikle onlara ayrımcılık uygulanmayacağını ifade ettiler.

Taliban’ın emperyalizme karşı elde ettiği zafer ve sonrasında verdiği mesajlar ve taahhütleri, hem kendi vatandaşları için hem de uluslararası ilişkilerde bundan sonrası için çok önemlidir.

Bu itidalli ve vasat yaklaşım, ötekileştirici değil kucaklayıcı anlayış, Taliban’ın devlet yönetiminde ve uluslararası düzeyde başarı elde etmesini sağlayacak en önemli etkendir.

İlkelere bağlı kalarak söylenenlerin ve verilen sözlerin yerine getirilmesi, dünya Müslümanları başta olmak üzere hak ve adaletin tesis edilmesi uğraşında ve çabasında olan duyarlı kişi ve kesimlerin en büyük beklentisidir.

Umarız bu beklenti gerçekleşir ve dünya Müslümanlarına örneklik teşkil etmesi açısından İslami hükümleri esas alan Taliban’ın yönetim anlayışı Afganistan’a huzur, barış ve istikrar getirir.