• DOLAR 34.66
  • EURO 36.375
  • ALTIN 2930.18
  • ...

CHP Kadın Kolları Başkanı Aylin Nazlıaka, İstanbul Sözleşmesi ile ilgili açıklamalar yaptı. Açıklaması birçok kesimi çok ciddi manada rahatsız etti. Neden rahatsız ettiği konusuna değineceğiz ancak evvela bazı hususların altını çizmekte fayda mülahaza ediyoruz.

Aylin Nazlıaka, açıklamasında neden İstanbul Sözleşmesi’ni savunduklarını, sözleşmenin kendileri için neden kırmızıçizgi olduğunu detaylarıyla ifade etti. İstanbul Sözleşmesi üzerinden sistematik bir şekilde kadınlara yönelik saldırılar da başlatıldığını söyledi.

Katılmadığımız ve doğru bulmadığımız bu düşüncelerin kamuoyuyla paylaşmasında bir sorun yok. Zira bir partinin Kadın Kolları Başkanı’nın, gündeme ilişkin açıklamalar yapmasının, kendi fikir ve düşüncesini kamuoyuyla paylaşmasının herhangi bir sakıncası yoktur.

Siyasiler elbette gündemle alakalı açıklamalar yapabilirler, olayları ve olguları diğer siyasilerden farklı bir şekilde değerlendirebilirler. Hatta eğer muhalefetteyseler, gündeme getirdikleri konuları yüksek sesle dile getirebilir, kampanyalar başlatabilirler.

Ancak bizim itirazımız ve kesinlikte karşı çıktığımız, CHP Kadın Kolları Başkanı’nın İstanbul Sözleşmesi’ni savunurken, sözleşmeden rahatsız olanlara tacizci ve tecavüzcü demesidir.

Aile mefhumuna savaş açan, eşler arasındaki ülfet ve muhabbeti ortadan kaldıran İstanbul Sözleşmesi’ne karşı çıkanlara hakaret etmek, onlara iftira atmak, kabul edilebilir bir durum değildir.

Bu durum, hakaret edenlerin herkesçe bilinen malum zihniyetlerinin ve yaşanan gelişmelerle ilgili ne kadar sığ düşündüklerinin göstergesidir.

CHP Kadın Kolları Başkanı’nın ölçüsüz hakaret ve iftirasına karşı toplum sessiz kalmamalıdır. Özellikle hukuki olarak gerekli girişimlerde bulunulmalıdır.

İfade özgürlüğü, hiç kimseye iftira atma, hakaret etme ve yasalara aykırı hareket etme özgürlüğü tanımaz.

Evet, farklı ve hatta marjinal dahi olsa fikir ve düşüncelerinizi dile getirebilirsiniz, ancak bunu yaparken başkalarına iftira atamazsınız, hakaret edemezsiniz.

Herkes sizin gibi düşünmek zorunda değildir. Toplumun tümü, İstanbul Sözleşmesi’ni savunmak zorunda değildir.

Şunu bilmeli ve unutmamalısınız ki; baskı ve hakaret yoluyla düşüncelerinizi topluma dayatma hakkına sahip değilsiniz.

Yıllardır toplum mühendisliği yaptınız, toplumun asli değerlerinden uzaklaşması için çalışmalar yürüttünüz. Yaptıklarınıza ve söylediklerinize itiraz edenler oldu ancak muhtelif yöntem ve gerekçelerle sürekli onları susturdunuz.

Böyle olunca yetişen nesil sizlerin etkisinde kaldı ve İslami duyarlılıktan uzak yetişti. Manevi değerleri bilmeden ve benimsemeden yetişen nesil, toplumda büyük sorunlara yol açtı.

Bizim derdimiz ve hedefimiz, mevcut yanlışlıkları düzeltmekle birlikte manevi değerlerine bağlı ve toplumsal meselelere duyarlı imanlı bir neslin yetişmesidir.

Bu hedefimize ulaşıncaya dek mücadele etmeye, toplumu maneviyatından uzaklaştıran bütün girişimlere karşı sesimizi yükseltmeye ve hakikatin tesisi için uğraş vermeye devam edeceğiz.

İstanbul Sözleşmesi’ne karşı çıkışımız da işte bu gerekçelerledir. Kadınların hayatını kaybetmemesi içindir. Kadına yönelik şiddetin azalması içindir. Aile kurumuna yönelik projelerin ve değersizleştirme girişimlerinin akim kalması içindir.

Eşlerin boşanmaması, yuvaların yıkılmaması, Allah’ın haram saydığı fiillerin işlenmemesi, ahlaksızlıkların toplumu benliğinden uzaklaştırmaması ve neslin toplumsal meselelere duyarlı bir şekilde yetişmesi içindir.