• DOLAR 34.663
  • EURO 36.361
  • ALTIN 2930.09
  • ...

2000’li yıllardan sonra teknolojinin çok hızlı gelişmesi ve sonrasında akıllı telefonların yaygınlaşmasıyla birlikte “yeni medya” diye tabir edilen bir alanla tanışılmış oldu.

2004’te Facebook, 2005’te Youtube, 2006’da Twıtter, 2009’da WhatshApp, 2010’da Instagram gibi sosyal medya ağları kuruldu. Aynı zamanda adlarını zikretmediğimiz onlarca sosyal ağ da kullanıcılarının hizmetine sunuldu.

Sosyal medya ağları, toplum tarafından çok çabuk benimsendi. Çok kısa süre içerisinde her bir sosyal ağın milyonlarca kullanıcısı oldu.

Sosyal medya ağlarını, insanlar tarafından cazibeli kılan en önemli özelliklerin başında, kullanıcıların kendilerine özgü içerik üretmeleri ve interaktif oluşu gelmektedir.

Kullanıcılar fikir ve düşüncelerini veyahut özel an(ı)larını bir paylaşım ile ya da çekilen amatör bir fotoğraf karesiyle milyonlara ulaştırabileceklerini, aynı zamanda başka kullanıcılar ile online olarak yazışabileceklerini, görüntülü olarak görüşebileceklerini gördü.

Bunların tümü kullanıcıların sosyal ağlara çok fazla bağlı kalmasına sebep oldu. Öyle ki son tahlilde sayısız insan sosyal medya bağımlısı oldu ve tedavi için doktorlara, psikologlara ve terapistlere gitti.

Sosyal medya mecraları, daha önce seslerini duyurmak isteyip de duyuramayan kesimlerin vazgeçilmezi oldu.

Sosyal medyada organize olan kesimler bazen seslerini iktidarlara duyurmak için çabaladı, bazen de iktidarların uygulamış olduğu yanlış politikalara karşı seslerini yükseltti.

Ülkeleri çok ciddi manada etkileyen bazı toplumsal olaylarda, sosyal medya kullanımı normal zamanlara göre çok daha fazla arttı.

Gün geçtikte sosyal medya mecralarının bireysel ve toplumsal olaylar üzerindeki etkisi çok ciddi bir seviyeye geldi.

Sosyal medya ağlarını, insanlar siyasi düşüncelerini başkalarını iletmek için kullandıkları gibi aynı zamanda eğlence, sanat, kültür, müzik, spor, eğitim, bakım, seyahat, alışveriş, röportaj, kişisel gelişim vs. alanlar için de kullanmaktadırlar.

Bu gelişmeler, kullanıcılar için sosyal medyayı hayatın bir parçası haline getirdi.

Sosyal ağların yaygın bir biçimde kullanılması çok olumlu gelişmeleri beraberinde getirmekle birlikte aynı zamanda bazı olumsuzluklara da sebebiyet verdi.

Tabiî olarak insanların çok yoğun olarak kullandıkları bir alan olduğu için sosyal medya ağlarının kullanımı ile ilgili çok ciddi sorunlar da baş göstermiş oldu.

Seviyesiz paylaşımlar, ahlaksız yayınlar, gereksiz tartışmalar, hakaretler, küfürler, cinsellik içeren ahlaksızlıklar, dini değerlere saldırılar, açılan sahte hesaplarla oluşturulan algılar, manipülasyonlar, itibar suikastları…

Yalan haberlerin yoğun olarak işlenilmesi, birinin yüzüne karşı söylenilmeyecek sözlerin havada uçuşması, paylaşım hırsızlığı ve benzer birçok konu, sosyal medya ağlarının, asıl fonksiyonları doğrultusunda kullanılmadığını ortaya koyuyor.

Öyle anlaşılıyor ki neslin ifsadından ve dünyevi hesaplardan başka hedefi olmayan kimi kesimler, sosyal medya ağlarını kendi murdar emelleri için kirletmek istiyor.

İstiyorlar ki, sosyal medya ağlarında her türlü müstehcenlik, her türlü hakaret, her türlü kötü eylem normal hale gelsin.

İstiyorlar ki, istediklerine sataşabilsinler, istediklerini linç edebilsinler, istedikleri gibi paylaşım yapabilsinler.

Bahse konu ettiğimiz ifsad ediciler, sosyal medyayı her türlü özgürlüğün sınırsız olduğu bir mecra olarak görmek ve kullanmak istiyorlar.

Oysa sosyal medya, özgürlüklerin sınırsız olduğu bir alan değildir. Gerçek hayatta nasıl ki her şeyin bir adabı, bir usulü vardır; sosyal medya kullanımının da bir adabı, bir usulü vardır.

Müstear isimlerle açılmış sahte hesaplarla birilerini hak etmediği şekilde linç etmek ve itibarsızlaştırmak için yapılan paylaşımlar, düşünce özgürlüğü kapsamına giremez.

Sosyal medyada özgürlüğün tabi ki de bir sınırı vardır. Sınırsız özgürlük diye bir şey söz konusu değildir. Başkalarının değerlerine hakaret etmek, aşağılamak, küfretmek asla özgürlük değildir. Bir toplumun inancına, bir topluluğun kutsallarına hakaret etmek, saldırmak özgürlük olabilir mi?

Özgürlük kendini bilmektir, hikmetle hareket etmektir. Özgürlük, başkalarının haklarına saygılı davranmaktır. Özgürlüğünün bittiği yerde başkasının özgürlüğünün başladığı hakikatine göre hareket etmektir asıl özgürlük…