• DOLAR 34.662
  • EURO 36.624
  • ALTIN 2941.713
  • ...

Âlemlere Rahmet Hazreti Muhammed (sav) efendimizin, gecenin bir vaktinde Cebrail aleyhisselam ile beraber Mescid-i Haramdan Mescid-i Aksa`ya, oradan da cennette yemyeşil bir döşek ile Hak Teâlâ`nın huzuruna yükselişini içende barındıran mübarek geceyi, yani Recep ayının yirmi yedinci gecesini geride bıraktık.

Resul-i Zişan efendimizin kutlu yolculuğunun olduğu mübarek gece öncesinde, İslam âlimlerinin Müslümanlara tavsiyesi; bu geceyi camilerde geçirmekti. Zira camilerin manevi atmosferinde kılınan namazlar, edilen dualar, verilen sadakalar, dağıtılan ikramlar gibi güzellikler başka bir mekânda ve yalnız yapılmasından çok daha hayırlıdır.

Aslında İslam âlimleri, Müslümanları sadece mübarek gecelerde camilere teşvik etmiyor; gönüllerin camiye bağlı kalması için her daim Müslümanların cami ehlinden olmasını, bilhassa da vakit namazlarının camide cemaatle kılınmasını tavsiye ediyor. Hadis-i şeriften öğrendiğimiz üzere; cemaatle kılınan namazlar, yalnız kılınan namazlardan yirmi yedi derece daha faziletlidir.

Her ne kadar vakit namazlarının camilerde cemaatle kılınmasının faziletinin daha fazla olduğu bilinse de, Müslümanların cemaate katılımı gözler önündedir. Müslümanlar vakit namazlarını cemaatle değil de, evde ya da işyerinde yalnız kılmayı tercih ediyor. Oysa Allah ve Resulü, Müslümanlara, -imkânlar dâhilinde- vakit namazlarının cemaatle kılınmasını emretmiştir.

Cami cemaatlerine katılım oranına/caminin doluluk oranına baktığımızda, cuma namazları ve kandil geceleri haricinde, camilerin çok da dolu olmadıklarını görebiliyoruz. Yani Müslümanlar cuma namazları ve kandil gecelerinde camilere geliyor, diğer zamanlarda ise camilerde değil de, evde ya da işyerinde ibadetlerini eda etmeyi tercih ediyor.

Elbette isteriz ki, cuma namazlarında ve kandil gecelerinde camilere gelen Müslümanlar, diğer zamanlarda da camilere gelsin, vakit namazlarını cemaatle kılsın. Eğer şu anda bulunduğumuz yerlerde böyle sıkıntılar var ise, yani cami cemaatine katılım sınırlı sayıda ise bilmemiz gerekir ki; yapmamız gereken işler çok fazladır.

Elimizi taşın altına koyup; insanları camilere gelmeye teşvik etmeli, camilerin manevi atmosferinin hayata faydasını anlatmalı, cemaatle kılınan namazların yalnız kılınan namazlardan daha faziletli olduğunu söylemeli ve camilerde kılınan namazlarda huşûyu yakalamanın ebedi kurtuluşa vesile olacağını bıkmadan usanmadan anlatmalıyız.

Bilhassa da, geleceğimizin teminatı olan çocuklardan başlamalıyız. Yaz programlarının başladığı bu günlerde, temiz fıtratlı kirlenmemiş çocuklara verebileceklerimiz olmalıdır. Onları kirlenmiş çağın akan sularına bırakmamalı; bir anne, bir baba veyahut bir ağabey gibi sahip çıkmalı, bölgemizin/ülkemizin geleceğini emin ellere teslim etmeliyiz.

Emin olun ki gelecekler, anlattıklarımıza kulak verecekler… Zira kandil gecelerinden bellidir bu… Kandil gecelerinde camileri dolduran küçük-büyük, genç-yaşlı, zengin-fakir, patron-işçi, vasıflı-vasıfsız yüzlerce insanın gözlerinde parıldayan ışıktan bellidir. Her birinin bir taraftan verdiği gayretten, dağıttığı ikramdan bellidir. Hayatı boyunca elini sıcak sudan soğuk suya koymamış zengin insanların, zenginliği bir tarafa bırakıp Allah rızasına nail olmak için yaptıkları hizmetten bellidir.

Dedik ya, mübarek miraç gecesini geride bıraktık. Miraç gecesinde bunlara ve çok daha fazlasına şahit olduk. Çocukların, gençlerin ve büyüklerin gözlerinde parıldayan mübarek bir ışık gördük. Dillerinde sessiz bir çığlık gördük. Resulullah`ın sevdasını, sadık dost Ebu Bekir`in sadakatini, Ömer`in adaletini, Ali`nin cesaretini, Mus`ab`ın mütevazılığını, Zeyd`in masumiyetini gördük. Ve de manevi seslere kapalı kulakların duymadığı/duyamayacağı, ilahi bir çağrı işittik.

Dolaysıyla…

Yıllardır baskı, dayatma ve zulümlere uğrayan mazlum Halkın Çağrısına icabet etmek, gözlerinde parıldayan o mübarek ışığın anlamını bilmek, yüreklerinin derinliklerinden gelen uhrevi beklentileri karşılamak, temiz fıtratlı kardeşlerimizi sosyalist güruhun kirli pençesinden kurtarmak; biz, hassasiyet sahibi mustazaf Müslümanların üzerine bir borçtur, yerine getirilmesi gereken acil bir görevdir.

Muhammet Şerif / DOĞRUHABER