Hak ihlaline zemin oluşturan tasarı
15 Temmuz 2016`da seçilmiş meşru iktidara darbe yapılmak istenmiş, ancak Allah`ın yardımı ve halkın dirayetli duruşuyla söz konusu girişim bertaraf edilmişti. Darbe girişiminden sonra iktidar FETÖ başta olmak üzere “terör örgütleri”yle ülkenin huzur ve selameti için bundan böyle çok ciddi bir mücadeleye girişeceğini dile getirmiş ve bunun için de 21 Temmuz 2016`da olağanüstü hal ilan etmişti.
2 yıl süren OHAL süreci başladığında hükümet yetkilileri, “Bu sürecin vatandaşa yansımayacağı, kişilerin yaşam hakkını kısıtlamayacağı, maddi ve manevi varlığına karışılmayacağı ve hak ihlallerine zemin oluşturmayacağı” vurgusunu özellikle yapmışlardı. Peki, söylendiği gibi oldu mu; süreç vatandaşa yansıdı mı? Maalesef, OHAL sürecinden vatandaşlar da etkilendi. OHAL süreci boyunca haksızlık ve hukuksuzluklar, suçsuz şahıslara yönelik mağduriyetler ve muhtelif hak ihlalleri yaşandı. Şu anda bile OHAL sürecinde yaşanan kimi mağduriyetler olduğu gibi devam ediyor.
Yaşanan mağduriyetlerin giderilmesi için OHAL`in ardından normalleşme sürecinin başlayarak halkın faydasına olacak yasal düzenlemelerin kendini hissettirmesi gerekiyordu. Zira OHAL sürecinde yaşanan mağduriyetlerin giderilmesi, halkın öncelikli beklentilerindendi. 24 Haziran seçimlerinde MHP ile ittifak kurarak istediklerine ulaşan AK Parti tarafından çözüm odaklı adımların atılması gerekiyordu.
Ancak beklenen adımlar ne yazık ki atılmadı. Vatandaşın yaşadığı onca mağduriyetin üstüne bir de bugün meclise sunulan kanun teklifiyle yeni mağduriyetlerin kapısı aralanacak. KHK`larla işlerinden atılan kimi sağlıkçılar artık özel sektörde bile çalışamayacak. Bilindiği üzere, AK Parti sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin önlenmesine ilişkin düzenlemenin bulunduğu kanun teklifini TBMM Başkanlığına sundu.
44 maddeden oluşan kanun teklifinde önemli düzenlemeler bulunuyor. Daha iyi bir gelecek için sağlığın geliştirilmesi, ücretsiz aile hekimliği sistemine geçilerek hakkaniyetli şekilde hizmetin yaygınlaştırılması, herkesin hizmete erişiminin sağlanması, hastane alt yapılarının güçlendirilmesi ve tütün ürünlerinin kullanım alanları ile ilgili kısıtlamanın hedeflenmesi önemli hususlardır.
Ancak kanun teklifinin 5`nci maddesi ciddi manada hak ihlallerine zemin oluşturmakta, KHK`larla işten atılan doktor ve diş hekimleri açısından masumiyet ilkesini yok saymaktadır. İnsan haklarına aykırı olan söz konusu madde, hukuk ilkeleriyle de hiçbir şekilde bağdaşmamaktadır. Bu kanun teklifi yasalaşırsa, devlet kademelerinde çalışırken KHK ile işlerinden ihraç edilenler artık özel hastanelerde çalışamayacak. Sadece SGK ile anlaşması olmayan yerlerde çalışabilecek. Bunun da çok karşılığının olmadığı bilinmektedir. Çünkü SGK ile anlaşması olmayan sağlık kurumları yok denecek kadar azdır.
Meclise sunulan kanun tasarısının özellikle 5`nci maddesinin hak ihlaline zemin oluşturmayacak ve yeni mağduriyetler oluşturmayacak şekilde yeniden düzenlenmesi, vicdanları rahatlatacaktır. Bu konuda toplumun bir beklentisi oluşmuştur. Ülkenin içinde bulunduğu bu sıkıntılı dönemde, hüküm ve yetki sahiplerinin adımlarını çok dikkatli ve hassasiyetle atmaları gerekmektedir. Alınacak kararlar sonucunda atılacak adımlar vicdanları yaralamamalı, gönülleri rahatlatmalıdır.
Bunun için de adaletin esas alınması lazımdır. Adaletin hâkim olmadığı bir düzende, güçlüler ve imkân sahipleri söz sahibi olur, mazlumlar ve kimsesizler ise sürekli ezilir ve haksızlıklara uğrar. Sorunlar, adaletin ikame edilmesi neticesinde çözüme kavuşur. Zulümler, adaletin tesis edilmesiyle sona erer. Zulüm ve haksızlıkların sona ermesi için var gücümüzle düzenin adaleti esas alması gerektiğini dile getirmeye devam edeceğiz. Ta ki adaletsizlikler sona erip adil bir düzen kurulana dek.