• DOLAR 34.65
  • EURO 36.621
  • ALTIN 2939.047
  • ...

Aziz İslam dini için mücadele eden hassasiyet sahibi bir Müslüman, karşılaştığı bir yanlışı düzeltme yoluna gitmiş; yapılan yanlışların fazlalaşmaması için mutlaka bazı önlemler almıştır. Bu mücadele ferdi bir mücadele olup, hassasiyet sahibi bir Müslüman`ın yerine getirmesi gereken görevidir. Yani, hiçbir Müslüman karşılaştığı bir yanlışı düzeltmeme seçeneğine başvuramaz. Mutlaka o yanlışı bir yol ile ortadan kaldırmalı, engellemeli ya da gücü yetmiyorsa kalbiyle o yanlıştan/cürümden uzak olduğunu, tasdik etmediğini mülahaza etmelidir.

Nitekim bu konuda âlemlere rahmet Hazreti Muhammed (sav) bir hadisinde şöyle buyurmuştur; “Bir kötülük gördüğünüzde elinizle düzeltin, buna gücünüz yetmiyorsa dilinizle ihtar edin, buna da gücünüz yetmiyorsa kalbinizle o kötülükten buğz edin ki bu da imanın zayıf bir mertebesidir.”

Görüldüğü üzere, bir Müslüman sadece İslam dininin bazı kaidelerini yerine getirmekle mükellefiyeti üzerinden atamıyor. Hayatı boyunca, İslam dininin kaide ve kurallarını eksiksiz yerine getirmekle beraber; kötülüklerin, yanlışlıkların ortadan kalkması için uğraş vermeli, mücadele etmelidir. Yani Allah`ın emir ve yasaklarını yerine getirmekle beraber, insanlarında Allah`ın emirlerine riayet etmesi için uğraş vermeli; insanları iyiliğe yönlendirip kötülükten sakındırtmalıdır.

Yakın tarihimizde ferdi mücadele ettikten sonra, mücadelesini daha geniş alana yayan pek çok İslam önderi vardır. Allah`ın, “İçinizden hayra çağıran, iyiliğe emredip kötülükten sakındıran, men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler, onlardır.” (1) emri gereğince ve âlemlere rahmet Hazreti Muhammed (sav)`in, “Cemaatte rahmet vardır” tavsiyesi doğrultusunda hareket edip, İslami mücadele alanlarını genişletmişlerdir.

İslam önderlerinin, mücadelelerini geniş bir alana yaymalarının bazı sebepleri olmuştur. Bunlar;

* İslam düşmanlarının hile ve desiseleri karşısında ayakta kalmak

* Allah`ın emirlerini sünnet-i seniye doğrultusunda yerine getirmek

* İslam`ın cihanşümul kültürünü canlı bir metotla gelecek nesillere aktarmak

* İslam`ın mazlum, mahrum ve mustazaf mücadelecilerine cesaret, ümit ve moral vermek

* Emperyalizm ve Siyonizm`e karşı uyuyan milletleri uyandırmak

* Dünya Müslümanlarının tevhid bayrağı altında birleşmesini sağlamak

* Çözülemez gözüken meselelerin İslami kurallarca çözülebileceğini göstermek… vb

Ömürleri boyunca rıza-i ilahiye ulaşmak için mücadele eden İslam önderlerinin hayatlarını öğrenmek; karşılaştıkları sıkıntıların üstesinden nasıl geldiklerini, İslami vahdetin oluşması için nasıl mücadele ettiklerini, insani tavır ve davranışlarının nasıl olduğunu, gayri müslim kişi ve oluşumlara karşı ne yaptıklarını, İslam düşmanlarının hile ve kumpaslarına karşı nasıl stratejiler geliştirdiklerini ve mücadele ettikleri kişi ve oluşumların onlar hakkındaki görüşlerini öğrenmek, günümüz Müslümanlarının üzerindeki mükellefiyetlerden bazılarıdır.

İslam`ın izzeti için verdiği mücadelesiyle, günümüz Müslümanlarına güzel bir örneklik teşkil eden Ayetullah Seyyid İmam Ruhullah Humeyni`nin hayatını; istikbar güçlere ve müstekbir Şah rejimine karşı verdiği onurlu mücadelesini, emperyalizm ve siyonizm akımlarına karşı geliştirdiği stratejisini, siyasi bir lider olarak nasıl biri olduğunu ve benzeri yaşadıklarını ne kadar biliyoruz?

Gelişen dünyamızda baş gösteren gelişmelere binaen, İran İslam devriminin aziz lideri İmam Humeyni`nin -kısa da olsa- biyografisinin bir kez daha gözden geçirilmesinin, günümüz davetçi Müslümanları ve İslami bir siyasete ilgi duyan/ilgilenen Müslümanlar açısından faydalı olacağı kanaatindeyiz. Zira İmam Humeyni`nin hayatı boyunca yaşadığı birçok hadise, günümüz Müslümanlarının ve İslami hareketlerin, geleceklerine muhkem surlar inşa etmesine esin kaynağı oluyor.

İmam Humeyni`nin Kısa Biyografisi


İran İslâm Cumhuriyeti lideri ve kurucusu, İmam Humeyni, 24 Eylül 1902`de Humeyn şehrinde doğdu. Asıl adı Ruhullah, soyadı Mustafavî olan ancak Musevî Humeyni olarak tanınan Humeyni`nin babası, zamanın ulemasından sayılan Seyyid Mustafa idi. Beş aylık iken babasını, on beş yaşında ise annesini kaybetti. Çocukluk yıllarından itibaren medreselerde temel derslerini almaya başladı ve 1919 yılında Erak İlmiye Medresesine girdi. Burada birçok dersleri okuduktan sonra Kum İlmiye medresesine geçerek felsefe ve ahlak derslerini okudu.

Hicri 1339 yılında Ayetullah Abdülkerim Hairi`nin vefatından sonra artık kendisi felsefe, tehzibi nefs ve ahlak derslerinde Kum`un ünlü ulemasından biri olmuş; daha sonraları ise fıkıh ve usul derslerinin de ünlü hocalar arasında yer almıştır. O dönemde hükümet karşıtı olan şahsiyetlerle irtibat halinde olan İmam Humeyni, genç yaşına rağmen Şah Rıza Pehlevi rejimine karşı mücadele vermeye çalışıyordu. 5 Haziran 1961`de Tahran`da cezaevine kondu. Serbest kaldıktan bir yıl sonra tekrar tutuklandı. Ancak bu kez cezaevine değil, 4 Kasım 1965`te Türkiye`ye sürgüne gönderildi. Bir süre sonra Türkiye`den Irak`a geçti.

Oğlu Seyyid Mustafa`nın, Şah rejimi gizli istihbarat servisleri tarafından öldürülmesinin ardından İran`da karışıklıklar meydana geldi. Şah rejiminin aleyhine bir ayaklanma başlatıldı. İmam Humeyni`nin önderliğinde yürütülen bu hareketler sonucunda Irak`tan Fransa`nın Paris kentine geçti. 1 Şubat 1979`da Şah`ın İran`dan kaçmasının ardından İmam Humeyni on beş yıllık bir sürgünün ardından büyük bir karşılamayla ve İran halkına bağımsızlık, özgürlük ve İslâm Cumhuriyetini hediye olarak getirerek İran`a geri döndü. Onun geri dönüşü devrimin gidişatını daha da hızlandırdı ve 11 Şubat 1979`da İmam Humeyni`nin başlattığı uzun mücadele zafere ulaştı ve halkın büyük desteği ile Şah rejimi tarihe karışarak yerine İran İslâm Cumhuriyeti rejimi kuruldu. İmam Humeyni İnkılâbın zaferinden on yıl sonra, 4 Haziran 1989`da Tahran`da vefat etti. (2)

Allah Tebareke ve Teâlâ, hayatları boyunca İslam`ın izzet ve şerefi için mücadele etmiş dava önderlerinden rahmet ve bereketini eksik etmesin. Bizleri de onların şefaatinden mahrum bırakmasın.

[1] Ali İmran 104

[2] İrankültürevi.com

Muhammet Şerif / Doğruhaber