Filistinli Esirlerin Sessiz Çığlığı
14 Mayıs 1948 tarihinde İsrail`in ilk başbakanı David Ben-Gurion tarafından bağımsızlığı ilan edilen işgal devleti İsrail`in adı, kuruluşundan günümüze dek yaptığı zulümler ve işlediği cürümler sebebiyle sıkça duyuldu. Adının geçtiği her haberde yeni bir katliam haberiyle sarsıldı dünya kamuoyu.
Emperyalist ülkelerin desteği sonucu 1947`de BM kararı ile Filistin`in ikiye ayrılmasından bir yıl sonra kurulan işgal devleti İsrail, gün geçmiyor ki yeni bir cürüm işlemesin ya da yeni bir katliama imza atmasın.
Hiç kuşku yok ki; tarihi kara sayfalarla dolu olan işgal devleti İsrail`in zulümlerine en fazla duçar kalan Filistinli müslümanlardır. Filistinli müslümanlar yıllar boyunca işgal devleti İsrail`in yaptığı zulümlerle karşılaştılar, hala da karşılaşıyorlar.
Çoğu zaman bu duruma hassasiyet sahibi duyarlı insanlar tepki gösterdiler, seslerini duyurmaya çalıştılar. Ancak duyarlı insanların bu sesine/tepkisine hiçbir zaman karşılık verilmedi.
İşgal devleti İsrail, dünyanın gözü önünde çıkar ve menfaati için ve de kadim (!) varlığının ayakta kalması için dünya müslümanlarını derinden yaralayan katliam ve saldırılarını, zulüm ve cürümlerini işlemeye devam etti.
Tabi işgal devleti İsrail`in zulüm ve katliamlarına gösterilen tepkiler, yapılan sert tenkitler, telinler, protestolar sadece halk nezdinde olmadı.
BM ve muhtelif devletlerin resmi makamlarınca da İsrail`in zulüm ve katliamları tenkit edildi ve bazen de dünyanın en zengin işadamlarının ve tanınmış siyasetçilerinin katıldığı zirvelerde &`;one minute” denilerek yapılan zulüm ve katliamlara dur denildi.
Zulüm ve cürümlerine gösterilen evrensel tepkiler ve resmi makamların yaptığı ciddi uyarılara rağmen, işgal devleti, hiçbir zaman yaptığı yanlıştan dolayı geri adım atmadı; zulüm ve katliam işleyerek vicdanlı ve imanlı yürekleri derinden üzmeye devam etti.
Konunun ehemmiyeti açısından işgal devleti İsrail`in geçmişte yaptığı bazı katliamları hatırlatıp, bilahare de asıl anlatmak isteğimiz konuya geçeceğiz.
1948 Naser Al-Din Katliamı: Tüm kasaba haritadan silindi, sadece 40 Filistinli hayatını kurtarabildi.
1948 Tantura Baskını: İşgal devletinin yaptığı en büyük katliamlardan biridir. İsrail`li tarihçi Teddy Katz`da bu baskını &`;Kesinlikle en büyük katliamlardan birisi” diye tanımlıyor.
1948 Dahmas Camii Katliamı: İşgal devleti savunma bakanı Moshe Dayan, Filistinlilere camide toplanmaları koşuluyla güvende olacaklarını anons etti. Camiye sığınan Filistinliler burada toplu olarak katledildi, katledilenlerin sayısı 450`yi geçti.
1948 Houla Katliamı: İsrailli askerler 85 kişiyi zorla bir eve doldurup evi ateşe verdi
1948 Salha Katliamı: Kasaba halkı zorla camiye doldurulduktan sonra, tek bir kişi bile sağ kalmayıncaya kadar halkın üzerine ateş edildi.
1948 Deir Yassin Baskını: Kasaba halkı gözü dönmüş işgal askerleri tarafından acımasızca katledildi. Baskın esnasında hamile kadınların karınları yarılarak bebekleri dışarı çıkarılmış, kurbanların organları parçalanmış, çocuklar öldürülesiye dövülmüş, bayanlar tecavüze uğramış, 52 çocuk annelerinin gözü önünde öldürülmüş, daha sonra başları kesilmiş ve 60`tan fazla kadının da vücutları parçalanmıştır.
1953 Kibya Katliamı: Baskın esnasında yüzlerce ev yıkıldı ve çoğunluğunu kadın ve çocukların oluşturduğu 69 sivil katledildi.
1956 Kafr Kassim Katliamı: Kadın, çocuk, genç, yaşlı ayırt edilmeden 49 masum insan barbar işgal devleti askerleri tarafından vahşice katledildi.
1956 Han Yunus Katliamı: Han Yunus`taki mülteci kampına saldıran insanlıktan nasiplenmemiş işgal askerleri, 275 kişinin ellerini arkadan bağlayarak büyük bir katliama imza attı.
1990 Kudüs Katliamı: İsrail askerlerinin açtığı ateş sonucu 30 Filistinli katledildi, 800`ü de yaralandı.
1994 Halil İbrahim Cami Katliamı: İşgal devletinin kan sevdalı askerleri namaza durmuş Filistinlilere arkadan hain ve kalleşçe saldırdı, 67`sini katledip 300`ünü de yaraladı.
2002 Cenin Katliamı: Filistin halkına karşı işlenen en büyük katliamlardan biridir. İsrail tanklarıyla kuşatılan Cenin mülteci kampının üzerine önce helikopterlerden ölüm kusuldu, ardından kampa giren buldozerler evleri yerle bir etti, erkekler bilinmeyen yerlere götürüldü. Katliamda hayatını kaybedenlerin sayısı net olmamakla beraber 1300 olarak kaydedildi.
2004 Refah Katliamı: İsrail`in saldırılarını protesto eden masum ve savunmasız Filistinlilerin üzerine füze ve top mermisi ile ateş açıldı. Çoğunluğu kadın ve çocuk 22 Filistinli hayatını kaybetti, 50`side yaralandı.
2008 Gazze Saldırısı: İsrail askerleri 60`tan fazla apaçhi, F–16 ve diğer savaş uçaklarıyla Gazze`ye bomba yağdırdı. Aralarında kundaktaki bebeklerin de bulunduğu 1417 Filistinli katledildi, 7000`den fazla Filistinli yaralandı, 4100 ev, 35 cami, 120 hükümet binası ve BM`ye ait 3 bina yerle bir edildi. Ayrıca üniversiteler, okullar ve hastaneler de füze saldırısına uğradı.
Dile getirdiğimiz verilerden de anlaşılacağı üzere işgal devleti İsrail`in katliamları kuruluş tarihi olan 1948`de başlamıştır. Ki 1948 yılında yaptığı katliamlar/saldırılar, sadece bir iki tane değil çok fazladır. O zamandan günümüze işgal devleti İsrail yaptığı katliamlara ve işlediği cürümlerine hala devam etmektedir. Kadın erkek, genç yaşlı, yatalak veya kundaktaki bebek farkı gözetmeksizin masum ve mazlum insanları katletmeyi, onları mağdur etmeyi sürdürmektedir.
İşgal devleti İsrail, işlediği insanlık dışı cürüm ve zulümlerine yıllardır hiç ara vermedi, hatta son yıllarda Filistin üzerindeki baskısını daha da artırdı. Takip edenler bilirler, İsrail sadece katliam ve saldırılar ile Filistinli müslümanları mağdur etmedi, Filistinli müslümanların acı ve ızdırap çekmesi için her yolu denedi, her stratejiyi uyguladı.
Filistinli müslümanların acı ve ızdırap çekmesi için işledikleri cürümlerden biri de, zindanlardaki esirlere karşı uyguladıkları insanlık dışı uygulama ve dayatmalardır. Yaklaşık yedi bin Filistinliyi zindanlara hapseden işgal devleti, zindanlarda imtihanlarını metanetle veren esirlere sağlık, eğitim, TV seyretme, avukatlarla görüşme, ailelerin ziyaretlerine gelme ve telefonla görüşme haklarını vermeyerek bir kez daha tüm dünyanın nefret ve lanetini kazanmaya aday olduğunu gösterdi.
İşgal devleti İsrail`in yaptığı bu zulümlerin bir sonu olmayacak mı? Hesabını sorabilecek birileri çıkmayacak mı? İnsan haklarının ihlali söz konusu olduğu zaman mangalda kül bırakmayan uluslar arası hak savunucuları işgal devletinin bu jakobenizm kokan uygulamasına bir dur demeyecek mi? Ya da vicdanlı birileri bir kez daha &`;one minute” çıkışı yapmayacak mı?
10 Mayıs`tan beri, yaşadıkları olumsuzlukları ve uğradıkları zulümleri dünyaya duyurmak amacıyla açlık grevi başlatan Filistinli müslüman esirlerin sessiz çığlığını duyacak birileri çıkmayacak mı?
Muhammet Şerif / doğruhaber