• DOLAR 34.661
  • EURO 36.353
  • ALTIN 2945.316
  • ...

Tarihteki en kadim şehirlerden biridir Kudüs. Tam olarak ne zaman kurulduğu tarih kaynaklarında yer almamıştır. Tarih boyunca paylaşılamamış ve sürekli çatışmaların yaşandığı bir şehir olmuştur. Kudüs, Müslüman âlemi için oldukça önemli bir yere sahiptir. Aynı zamanda Yahudi ve Hıristiyanlar açısından da önemlidir. Sevgili Peygamberimizin İsra ve Miraç hadisesinden sonra Müslümanlar, Kudüs`e daha fazla kıymet vermişlerdir. Kudüs`e verilen önem günümüzde de hala eskisi gibi devam etmektedir.

20. yüzyılın başlarından günümüze Kudüs şehri ile ilgili çok gelişmeler yaşanmıştır. Kudüs, 1917 yılında İngilizlerin eline geçmiş ve sonrasında Filistin`in başkenti olmuştur. İngilizler o dönemde sınırsız destekleriyle Yahudilerin Filistin`e yerleşmelerine olanak sağlamışlardır. İngilizler, 14 Mayıs 1948`de İsrail`in kuruluşunun ilan edilmesinden bir gün sonra Kudüs`ten çıkmışlardır. İsrail`in İngilizlerin desteğiyle Filistin topraklarını işgal etmesi, Arap ve İsrail arasındaki çatışmaları beraberinde getirmiştir.

İsrail işgali sonrası Kudüs o tarihte ikiye ayrılmış; Batı Kudüs İsrail işgali altında kalmış, Doğu Kudüs ise Ürdün kontrolünde Müslümanların elinde kalmıştır. Batılı güçlerin desteğini alan İsrail 1967`de Kudüs`ün tamamını işgal etmiş, 1980`de ise kabul ettiği bir yasayla Filistin`in başkenti olan Kudüs`ü İsrail`in başkenti ilan etmiştir. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi 1980`de İsrail`in Kudüs`ü başkent olarak ilan etmesinden hemen sonra toplanmış, işgalci İsrail`in ilhak ve başkent ilanını geçersiz saymıştır. Aynı zamanda hiçbir devlet de bugüne kadar Kudüs`ü İsrail`in başkenti olarak tanımamış ve bu kararı kabul etmemiştir.

Trump`ın ABD başkanı seçilmesinden sonra, Kudüs`ün İsrail`in başkenti olarak tanınması için çalışmalar başlatılmış ve ABD tarafından İslam âleminin kabul etmeyeceği girişimlerde bulunulmuştur. ABD`de önceki başkanların döneminde olduğu gibi Trump döneminde de İsrail`in güvenliği ve çıkarı öncelikli politikalar arasına alınmıştır. ABD Başkanı Trump, 6 Aralık 2017`de adeta İslam dünyasına meydan okuyarak Kudüs`ü İsrail`in başkenti olarak tanıdıklarını ilan etmiş ve kısa bir süre sonra büyükelçiliklerini Kudüs`e taşıyacaklarını açıklamıştır.

Trump`ın Kudüs`ü İsrail`in başkenti olarak tanıma hamlesi, İslam dünyası başta olmak üzere tüm uluslararası toplumun tepkisini çekmiştir. Uluslararası toplum tarafından bu şeytanî hamlenin, Filistin sorununu daha da çözümsüz hale getireceği ve bölgeyi kaosa sürükleyeceği uyarıları yapılmıştır. Trump`ın kararından sonra acil kodla toplanan İİT ve BMGK, ABD`den Kudüs kararını geri çekmesini istemiştir. Tüm bunlara rağmen ABD dünyaya meydan okumaya devam ederek bu kararından vazgeçmeyeceğini açıklamıştır.

ABD`nin Kudüs hamlesinden sonra İslam ülkelerinde başta olmak üzere onlarca ülkede bu karar yapılan eylemlerle protesto edilmiştir. Ne yazık ki protestolar kitleselleşmediği ve çok uzun sürmediği için istenilen netice alınamamıştır. İslam ülkelerinin de sinsi hamleyle ilgili ciddi bir karar almamaları, şer güç ABD`nin elini güçlendirmiş ve kararı uygulamasına yardımcı olmuştur.

ABD, 6 Aralık`ta aldığı kararı uygulamaya geçirmek için tüm hazırlıklarını tamamladığını ve önümüzdeki Pazartesi günü yani 14 Mayıs`ta büyükelçiliğini Kudüs`e taşıyacağını açıkladı. ABD`nin büyükelçiliğini Kudüs`e taşıyacak olması, bardağı taşıran son damla olarak İslam âlemini harekete geçirmelidir. İslam dünyası, ABD`nin Kudüs`ün İsrail`in başkenti olarak ilan etme kararının hiçbir anlam ifade etmediğini, İsrail`in bir devlet olarak tanımadıklarını, siyonist rejimin de hiçbir meşruluğunun olmadığını uluslararası kamuoyuna ilan etmelidir.

İslam dünyası yaklaşan tehlikenin farkında olarak adımlarını hızlıca atmak ve kararlarını çabucak almak zorundadır. İslam coğrafyasını kan deryasına çevirmiş olan emperyalist ABD`nin şeytanî hamlelerine dur diyebilme cesareti gösterebilmelidir. Eğer ABD büyükelçiliğini Kudüs`e taşırsa yeni çatışmalar yaşanacak ve çok canlar yanacaktır. O yüzden bir bütün olarak tüm Müslümanlar bu karara karşı çıkmalı ve en üst düzeyde tepki göstermelidir. En önemlisi de İslam ülkeleri, ABD ve İsrail ile olan askeri, siyasi ve ticari ilişkilerini gözden geçirmeli ve emperyalist ile siyonistlerin işbirliğiyle uygulanan şeytanî hamleyi boşa çıkaracak stratejiler geliştirmelidir.