• DOLAR 34.585
  • EURO 36.435
  • ALTIN 2941.476
  • ...

Hamd büyük saltanatın yegane sahibi Allah`a, salat ve selam alemlere rahmet olarak gönderilen Muhammed Mustafa`ya, pak ve nezih aline, aziz ve kıymetli ashabına ve kıyamete kadar nurlu yolundan gideceklerin üzerine olsun.

Gözlerimizin nuru Hazreti Muhammed (sav)`in kutlu ve mübarek doğumunu içinde barındıran Nisan ayını geride bırakmak üzereyiz mazlum coğrafyamızın mustazaflarıyla... Belki de planlarımız vardı, Allah`ın rızasını kazanmak için... Yapacaklarımız, yaptıracaklarımız, vereceklerimiz vardı... Gidip göreceklerimiz, davet edeceklerimiz, İslam`ı anlatacaklarımız... Yerine getirmemiz gereken sorumluluklarımız ve yükümlülüklerimiz vardı, Allah`ın bizden istediği... Yaptık mı, yapmamız gerekenleri; yerine getirdik mi sorumluluklarımızı?

Oysa Rabbimizin bizden istedikleri belliydi, helal ve haram olan... Yerine getirmemiz gereken sorumluluklarımızda belliydi, doğru ve fasit olan... Aslında biz istedik bu ağır sorumluluğu, kaldırılması zor yükü... Şimdi ise bu sorumluluğumuzun farkında değiliz belki de... Oysa dağlar bile yüklenememişti bu ağır sorumluluğu... Dağlar yükü kaldıramayacağına inandığı için yüklenmedi... Dağlara yüklenseydi eğer, paramparça olacaktı o devasa dağlar!

Yerler ve göklerde yüklen-e-medi, sorumluluğu ağır olan bu yükü... Yerler bu ağırlığı yüklenemeyeceğine, göklerde bu sorumluluğu noksansız yerine getireceğine inanmadığı için yüklenmedi... Ama biz her zaman yaptığımız gibi hemen karar verdik ve bu sorumluluğu yerine getirebileceğimizi söyledik yaratıcımız olan büyük saltanatın yegane sahibine... Büyük saltanatın yegâne sahibi Allah Tebareke ve Teâlâ da bu ağır ve kaldırılması zor yükü biz insanoğluna yükledi, imtihan edilmemiz için...

Sonra biz söz verdik Allah`a, şanı yüce ilaha... Yüce dinimiz İslam`a sarılacağımıza, kutsal kitabımız Kur`an`la amel edeceğimize ve gözlerimizin nuru Efendimiz Resulullah`ı takip edip örnek alacağımıza... Mazlumlara dost, müstekbirlere karşı olacağımıza söz verdik!

Peki, hiç düşündük mü verdiğimiz sözü ne kadar yerine getirdik diye? Sözümüze ne kadar sadık kaldık diye? Oysa söz vermiştik Allah`a... Ve verilen sözün tutulması gerektiğini de biliyorduk!

Allah`ın bizleri verdiğimiz/söylediğimiz sözlerden dolayı hesaba çekmeyeceğini mi sanıyoruz veya Allah`ın unutacağını mı? Asla! Allah unutmaz! İşte bu yüzden; geçmişte söyleyip yerine getirmediklerimizden mesul tutulacağız... Allah bizlerden soracak, bizleri hesaba çekecektir...
Hesabını vermemiz gerekecek yaptıklarımızın... Hesapsız kalmayacak hiçbir şey, hem iyiliklerimiz, hem de işlediklerimiz...

Ne yapmışsak bizlerden sorulacak, Mahşer-i kübrada... O zaman bizlerin feryadını işitecek kimse olmayacak... Bizlere fayda verebilecek, sıkıştığımızda yanımıza gelip bizleri zorluklardan kurtarabilecek bir dostumuz, hamimiz olmayacak!

Tek dostumuz ve hamimiz Allah olacaktır, eğer ki dünyada İslami bir yaşam sürdürmüşsek... Sürdürdüğümüz İslami yaşantımızda karşılaştığımız zorluk ve sıkıntıları Allah`ın istediği şekilde karşılamışsak... Zalimlere, tağutlara, müstekbirlere, mürtet ve mülhitlere karşı, kahraman ve korkusuzca bir direniş ile mücadele edip İslam bayrağını yükseltmeye çalışmışsak... Yardıma muhtaç insanlara yardım etmeyi, fakirlere vermeyi, açları doyurmayı insani ve İslami bir görev edinmişsek...

Nisan ayını "Kutlu Mevsim” bilip ve bu kutlu mevsimde Muhammed Mustafa`ya olan aşk, sevgi ve sevdamızı mevlüd alanlarında ve Muhammed-i meydanlarda haykırmışsak... Muhammed-i meydanlardaki haykırışlarmızla İslam düşmanlarının yüreklerine bir köz düşürmüşsek... Yaptıklarımızla rıza-i ilahiye ulaşmışsak... Resulullah efendimizin memnuniyetini kazanmışsak...

Yok eğer ki yaşamımızı İslami değil de fısk-u fücur içinde geçirmiş, Allah`ın emirlerine karşı muhalif davranmışsak... Gelmiş geçmiş en büyük lider olan Resulullah`tan başkasını önder bilmiş ve onların arkasından yürümüş veya yürüyorsak... İslami hassasiyet sahiplerini düşman bilmiş, onlara karşı karalamalar yapmışsak ve çirkin komplolor çevirmişsek... Mazlum ve savunmasız insanlara karşı hain saldırılar gerçekleştirip, onları şehit etmişsek... Namus mefhumunu, siyasi ranta çevirmeye çalışacak kadar haddi aşmışsak...

İşte o zaman vay halimize... Vay halimize ki, zamanımızı faydasız ve hayırsız işlerle tüketmişiz... Güçsüz ve aciz olmamıza rağmen kendimizi üstün görmüşüz... Boş batıl inanç ve ideolojilerin peşinden gitmiş, sosyalizmi ise kurtarıcımız olarak bilmişiz...

...

Allah Tabareke ve Teala bizleri; batıl ideolojilerin peşinden gidenlerden, fısk-u fücur içinde olanlardan, Resulullah`tan başkasını önder bilenlerden, Resulullah`ın sevdalılarına düşmanlık edenlerden, Resulullah`ın kutlu veladeti sebebiyle programlar düzenleyenlere zorluk çıkaranlardan, İslami hassasiyet sahiplerine düşmanlık güdenlerden, İslam`ın kadına verdiği değeri görmezden gelip kadını önemsizleştirenlerden ve bu düşüncelere sahip olanlardan eylemesin...

Allah Tebareke ve Teala bizleri; İslami görev ve sorumlulukları eksiksiz ve noksansız bir şekilde yerine getirenlerden, İslam`a ve Müslümanlara yardımını esirgemeyenlerden, Kur`an ve sünneti yol güzergâhı yapanlardan, karşılaştıkları bela ve musibetlere karşı sabredenlerden, kazancının bir bölümünü infak edenlerden, İslami tebliğ vazifesini yerine getirmek için bilmediklerini öğrenenlerden, öğrendikleriyle amel edenlerden, hal ve hareketiyle, yaşam ve yaşantısıyla, giyim ve kuşamıyla insanlara örnek olanlardan eylesin...

Muhammet Şerif / doğruhaber