• DOLAR 34.584
  • EURO 36.41
  • ALTIN 2936.383
  • ...

Bismi Teâlâ; Rahmet peygamberimiz

“Evleniniz, çoğalınız. Zira ben, kıyamet günü, diğer ümmetlere karşı sizin çok-lu- ğunuzla iftihar ederim” diyerek üm-metine yani bizlere olan düşkünlüğünü bir bakıma izhar etmektedir. Ümmetine karşı bu kadar açık bir teşvik ve telkin var iken özellikle modern çağda ka-dınların doğum olayına karşı olumsuz yaklaşımlarda bulunmasının sebepleri nelerdir? Günümüzde Müslüman top-luluklarda da bu halin artması nasıl izah edilebilir? Dinimiz İslam`a göre doğum olayı nasıl bir öneme haizdir?

Seküler(dünyacı) bir bakışla düşü-nüldüğünde doğum kâbustur. Doğum sancıları birer azaptır. Hele neslini devam ettirmekte bile tam bir karar-

lılık olduğu söylenemez. Avrupa hızla yaşlanıyor. Avrupa ülkeleri genç nüfus bulmakta zorlanıyor. Savaş, terör, kıtlık, kuraklık gibi nedenlerden dolayı göç edenler olmazsa Avrupa bugün açlığın eşiğine gelmiş olacaktı. Ama görünen o ki, gün gelecek göçmen nüfusu yerli nüfusu geçecektir. Bugün gelişmiş olarak görülen Almanya, Japonya gibi ülkelerde her kadına ortalama 1 çocuk düşmektedir. Demografik(nüfus) yapıyı yükseltmek için kendi vatandaşlarına sunduğu cazip imkânlarda pek yarar getirdiği söylenemez.

Birey olarak, devlet olarak sormak gerekmez mi Avrupa neden bu hale geldi? Ya da aynı akıbeti İslam coğraf-yası yaşamamak için neler yapılmalı?

Bireyselleşmenin asaletine inanan bu anlayış; kendinden başka bir şey düşünmez. Her şeyi kendi ekseni etra-fında düşünür; ne var ne yok her şeyi bu dünyayla sınırlı görür. Kendi konforu, rahatı için gölgesi de olsa rahatsız edici bir unsur olarak görür.

Mimsiz Medeniyet toplum mü-hendisliği rolüne bürünerek güya 2.ve 3.sırada gelişmekte olan ülkeler üze-rinde nüfus planlaması, aile planlaması

gibi projelerle halkı Müslüman olan ülkeler üzerinde dezenformasyon (ya-lan haber) faaliyetler yürütmektedir. Maalesef kimi Müslümanlar Avrupa Standartlara göre davranmayı marifet olarak görmektedir. Oysa bu bağlamda kendi halkına doğurganlık kültürünü oturtmayan batı, nasıl bizim referansı-mız olur…??? Zira batı maddecidir, prag-matisttir(menfaatçi) bunu iyi görmek lazımdır. Dünya`da en faz- la nüfusa sahip olan ülke Çin`dir. Çin hükümetinin yaptığı aile planlamasına göre en fazla bir çocuğa kadar doğuma izin veriliyor-du. Ülke politikasının sınırları dışına çı-kıldığında çok acımasız davranılmakta; ağır cezalar uygulanıyor.

Sonunda baktılar ve cinsiyet denge-sizliği, iş gücünün azalması gibi sebep-lerden dolayı biraz yumuşatma yoluna gitmekten başka çıkar yol bulamadılar.

İslam`a göre neslin devamı esastır. İnsana ve insanlığa sunulan her şey hayatidir. Fıtrata(yaratılışa) uygundur. ‘`Rabbimiz, yarattığı her bir varlığa yara-tılış amacını kodlayan ve sonra da O`nu işlevine yönlendirendir.``(Taha,50) ilahi kelam bu hakikati nazarlara ne kadar berrak sunmuştur. Bilindiği gibi kadın ve

erkek üreme hücrelerinin döllenip anne rahmine yerleşmesi ile gebelik dönemi başlar. İslam`a göre kadının doğum es-nasında çektiği her sancının bile önemi var. Hatta doğum esnasında yaşamını yitiren kadını ‘`Şehadet`` mertebesine ulaştırır. Bununla ilgili peygamberimizin hadisi şerifi vardır. ‘`Allah yolunda ölme-nin dışında şehitlik yedi nevidir… Doğum esnasında ölen kadın da şehittir.`` İmdi söylenebilir mi ki doğum sancısı çek-mek gereksizdir?

Türkiye`de özellikle 2000 ile 2010 yılları arasında güya ağrısız yani sezar-yen yöntemi ile doğum; devlet politikası destekli, popülariteydi. Hastane çalı-şanları sezaryen doğumla ameliyatlara alınan hastalar için ödenen, ödenekler-den faydalanmak için kıyasıya yarışı-yorlardı. Anne, bebek üzerinden ranta dönüşen bu uygulama ne kadar ahla-kidir!? Hekimlerin birbirileriyle kıyasıya yarış halinde ‘`Ben bu kadar ameliyat yaptım` `ya sen…`` gibi ucuz sözlerle hastalar üzerinden nemalanmaları dok-torluk mesleğiyle ne kadar uyuşur?

Bu işin mühendisliğini kim/kimler yaptı bilmem ama gelinen süreçte gö-rüldü ki bu işin faturası ağır, ne de olsa

geri adım atmaktan kendilerini ala-madılar. Sözde kadına iyilik yapmanın havariliğini yapadursun toplum mühen-disliğine soyunan körelmiş zihinler!!!

‘`…Ben insanlara önereceğim, onlarda yaratılış yasalarını değiştirmeye kal-kacaklar…`` (Nisa,119) ilahi kelamı buna benzer uğraşlarda bulunanların kime hizmete ettiklerini ne güzel resmediyor.

Sezaryenle doğum görünüşte kadın için hafiflik görülse de, doğum sonra-sı rahatsızlıkların daha zor geçtiği bu tecrübeyi yaşayanlarla bilinmektedir. Anne-çocuk etkileşimini de geciktirdiği başka bir sorundur. Oysa doğal doğum sırasında ağrıların, sancıların, rahimde çıkan salgıların anne ile çocuğun do-ğum sırası, doğum sonrası sağlıklarına katkı sağladığı, ruhsal ilişkilerini artırdığı bilimsel olarak da bilinmektedir. En önemlisi her sancının günahlara kefaret olduğunun umulmasıdır. Zira Mü`mine isabet eden her sıkıntı günahlarına ke-faret değil midir?

Sonuç olarak ‘`…Allah`ın insanlarla ilgili olarak yarattığı yaratılış kanunlarına yapış…``(Rum,30) ilahi kelamıyla bitirelim.

Selam ve dua ile sağlıkça kalın.