• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

Bismihi Teala

Son yıllarda okullaşma oranı hızla arttı.

Hatta veriler yüzde doksanın üstü gösteriyor.

Kesenin ağzı açılmış durumda.

Ders kitapları bedava dağıtılıyor.

Ücretsiz kurslar veriliyor.

Yardımcı ders kitapları ücretsiz dağıtılıyor.

Dijital ortamlarda erişilebilirlilik olanağı da var.

Eğitim öğretimin önündeki bazı setler de kaldırıldı.

Başörtü engeli kaldırıldı.

Okul üniforma zorunluluğu da...

Kolay kolay sınıfta kalma diye bir şey de yok.

Bonkörce devamsızlık hakkı da tanındı.

Tüm bunlar iyi ve güzel de!..

Asıl değinmek istediğim bir şeylerin ters gittiğiyle ilgili...

 Gitgide okul imajı neden sarsılıyor?

Öğrenciler okula neden gitmek istemiyor?

Eskiden, okullar karne günü bile ders yapardı.

Günümüzde okullar erken havlu atıyor.

Ara tatiller, yarı yıl tatil öncesi birer hafta, yaz tatili öncesi iki hafta olmak üzere 5 hafta eder,

Bu da 25 iş gününe tekabül ediyor.

Yani öğrenci kendisine kafa izni, mi veriyor(?!)

Böyle laçkalık galiba bize özgü...

Sanırım, çok tolere etmenin karşılığı buna derler..

İmdi bizim yaptığımız iyilik mi?

Yoksa yaptığımız, günü geciştirmek mi?

Demezler mi; bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?

Yüz binlerin YKS ‘de sıfır çekiyor olması,

Üç beş soru netiyle üniversiteli olunması(!)

Yüksek öğrenime geçip de çarpım tablosu bilememek...

İçler acısı vaziyeti göstermiyor mu?

Öğretmenlerin performansı, okul etkililiği ve okul imajı üzerinde üst düzeyde etkisi var.

Zira öğretmenler, öğrencilere bilgi ve beceriyi kazandırmada; ne kadar isteyerek aktarırsa öğrenci de o denli istekli alır.

Belki tecrube yoksunu öğrencilerin bahenesi belli oranda kabul edilebilir.

Lakin eğitmenlerin böyle bir lüksü var mı; sizce?

Bence asıl hisse merhum Nurettin Topçu’nun şu dizesinde saklı:

‘’Öğretmenin, sınıfa mabede girer gibi girmesi’’

Kalın sağlıcakla...