• DOLAR 34.547
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3005.461
  • ...

Bismihi Teâlâ

Kaynak sana ait olunca, sesin gür çıkmaz mı?

Sözün daha etkili olmaz mı?

Ayağın daha güçlü yere basmaz mı?

Kendinle daha barışık olmaz mısın?

Elbette özgüven tavan yapar zira kendinden besleniyorsun.

Yaşayışın, inanışın sana ait olur.

Ne zaman ki sırt çevirdin, arana mesafe koydun, sözün, sesin cazibesini yitirdin.

Çok rahatlıkla söylenebilir.

Geçmişlerin ramazan algısı daha içten!

Daha net!

Daha tutarlı!

Daha estetik!

Daha deruni!

İçerik olarak daha zengin olduğu görülür.

Yani ramazanın ruhaniyeti edebiyatta, sanatta, mimaride, olağan olarak görülür.

Zaten kültür dediğimiz şey de, maddi ve manevi değerlerin dışavurumudur…

Bu yüksek kültür yıllarca otoritesini devam ettirdi.

Özlemle hilali arama bekleyişi,

Ramazan mahyalarıyla estetik rötuşlar,

Davul eşliğinde sahur manileri,

İftarın çağrısı ramazan topu..

Ruhaniyeti aşılatmaz mı?

Cumhuriyet dönemi şairlerinden  Yahya Kemal, Ramazan otoritesi karşısında bakın perişan halini nasıl itiraf ediyor.

‘’Tenha sokakta kaldım oruçsuz ve neşesiz

Yurdun bu iftarından uzak kalmanın gamı

Hadsiz yaşattı ruhuma bir gurbet akşamı ’’

(Atik Valde’den İnen Sokakta)

Aslında burada cumhuriyetle gelen aydındaki savruluşun Yahya Kemal şahsında tezahürü göze çarpar.

Modernizmle birlikte sekülerizm, bir virüs gibi yayılınca, yalpalandın!

Savruldun!

Uzaklaştın!

Neticede zengin mirasa sırt çevirince;

Yazık ettin!

El altı oldun!

Madara oldun!...

Bu gidişatla akıbet hüsran olmaz mı?

Sonuç olarak ramazan sadece salt bir oruç ibadeti değil, toplumsal ve kültürel bütünlüğümüzün harcı olmalıdır.

Ruhaniyeti gönlümüze ve benliğimize yer edinmelidir.

Son dönem şairlerinden merhum Seza Karakoç’un

Dile getirdiği gibi

‘’Dolu geldi.

Kendindekini boşaltacak.

Giderken de dolu gidecek.

Dolu gitmeli…’’(Sütun/Oruç ve Ramazan’a Dair)

Kalın sağlıcakla…