Eğitimde Zemin ve Mekân
Güvenli eğitim kurumları rahatlatmaz mı?
Hem fiziki yönden hem de ortam itibariyle…
Başta aileler güven duysa, bu sinerjiyi okulluya aşılatmaz mı?
Elbette güven olmazsa olmazdır.
Yani güven verdiğiniz ölçüde güven bulursunuz.
Vergisini veren vatandaşın karşılığını istemesine hiç itiraz edilir mi?
Halkın kurumları halka en güzel şekilde sunmak, minnet vasıtası görülemez.
Belki de lütuf olarak da!...
Eski kafayı günümüzün kaldırmayacağı ortada.
Açık deyişle eski püskü, yıkık dökük, biçimsiz, alarm veren yapılarla olmuyor.
Salgınların hızla yayıldığı, afetlerin sıklıkla görüldüğü durumlar karşısında, totalde en güzel şekilde tavır geliştirmen kaçınılmazdır.
Yoksa ‘gafil baş düşmana eş’ realitesinden uzak kalamazsın.
Mekânın sıhhati içe ve dışa sirayet etmez mi?
O havayı teneffüs edenlerin gönlünü açmaz mı?
Zemine saygınlık kazandırmaz mı?
Daha da önemlisi aidiyet duygusunu yükseltmez mi?
Öğretmen, öğrenci en üst performansı göstermez mi?
Düşünsenize müreffeh zeminde olmayı, çalışmayı…
Ne harika bir şey!
Bence işe buradan başlamalı.
Zaten bu ihtimam gösterildi mi, içerikle doyuma ulaşması işten bile değil!
Hani bir söz var.
‘’Azıksız yola çıkanın gözü el torbasındadır.’’
Bizde bunu kaldıracak potansiyel var.
Yeter ki önemsensin!
Yeter ki milletin kaynağı, millete harcansın!
Sonuç olarak öğretim kurumları sağlam zemine oturtulsun!
Bürokrasiye takılı bırakılmasın!
Hantal döngüye kurban edilmesin!
Sevimli mekânlar ürkütücü mekânlara galebe gelebilir.
Belki de zemin ve mekân uyumuna her daiminden ziyade gereksinim var.
En azından afetlerden hisse alalım.
Kalın sağlıcakla…
Hayırlı Ramazanlar.