Öğrencide Gitgide Uzayan Keyfilik de Ne?
Bismihi Teâlâ
Keyfilik diz boyu!
Kural, nizam mı; yabancı gelir alfabenin son harfine!
Bu kuşak ürkütüyor!
Hazda hızda sınır tanımıyor!
Flu yönelişler, arayışlar!
Kendi elimizle efendilerimizi mi yetiştiriyoruz, ne?
Doğrusu bindiğimiz dalı, keskiye davetiye gönderiyoruz.
Kırılan sadece dal olsa!
Kendi elimizle kıyametimize malzeme mi oluşturuyoruz?...
Ya da asırlar önce söylenen söz bizi mi bulacak:
‘’Kadınların kendilerine efendilik eden çocukları doğurması…’’
Yoksa günümüz anaları çocuklarının ‘’cariyesi/kölesi’’ rolünü kabul etmişe mi razı!?
Bodoslama gidiyoruz, hayrola!
Vaziyet şu darbı meselin muhatabıymışçasına;
‘’Bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete!’’
Sadece aileler mi, okullar da bu vaziyetin pulu biberi konumunda…
Öğrenci istedi mi öğretmenle yaka paça olacak,
Darbedecek!...
Bu arbede de zaten başka şey de beklenmez?
Doğrusu hani, yanlış sistemden doğru ürün beklenmez.
Giyim kuşam laçka;
Saç, stil, tarz moda tek kelimeyle görüntü kirliliği!
Ardından şımarık tafralar, caka/çalım satmalar!
Bu flu ortamda adam da çıkmaz!
Tek kelimeyle okul ortamları sefilleri oynuyor.
Sanki kendi elimizle yarınlarımızı heba etmeyi hafifsiyoruz.
Lütfen kendimizi kandırmayalım:
Etki ve yetkiyi daha tecrübenin T’sini tadamamış yeniyetmelere tevdi etmek züldür.
Keyfine düşkün bireyler çürük yetişir. Zorluklarla mukavemet gücü kendinde bulamaz.
Ehli keyf ne çalışır ne çabalar. Rahatına düşkün, zoru görmez, zora gelmez!
Sonuçta, ceremesi hepimizin hanesine işler, bu biline!
Öğrenme, eğitim öncelikle edeple başlar.
Diz çökmeyince, ilme hürmet kalmayınca;
Serzenişi Tapduk Yunus’un dizeleriyle…
“İlim kendin bilmektir
Sen kendin bilmezsin
Ya nice okumaktır.
Dört kitabın mânâsı
Bellidir bir elifte
Sen elifi bilmezsin
Bu nice okumaktır.’’
Belki de mürebbiyeye düşen gönle girmektir.
Son söz konformist bireyler yetiştirelim değildir kastım. Ayağı yere basan ancak had, hudut bilen bireyler yetiştirmek… Başka söyleyişle ne ifrat ne tefrit!.
Yani mizan!...
Kalın sağlıcakla…