• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Bismihi Teâlâ
“15 Bin Mahallede Birer Okul, Halk Eğitim Merkezine Dönüştürülecek”
Daha önce de benzer şekilde “Okullar Hayat Olsun” dendiydi.
Bu projelerin en resmi ağızlardan dillendirilmesi önemli ancak yeterli değil...
Gerçi MEB’in son yıllarda teorik olarak bir takım projeleri gündeme getirdiği bilinen şey…
Belli ki günün koşullarına karşın inovatif bir bakış var.
Ancak bu bakış şaşı mı, düz mü ora tartışılabilir…
Pratiği olmayan her ne şey varsa teoriden ibarettir.
Merkez karar alır, taşra uygular. Bu sistemsel bir kuraldır.
En önemlisi nedir, biliyor musunuz?
Kontrol-denetim ve uygulanabilirliğe ilişkin geri bildirim…
Bu zor mu, kesinlikle sistemler açısından zor olmasa gerektir.
Bakanlık teşkilatına bağlı “Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü” diye bir birim var.
Öz olarak zaman ve mekândan bağımsız olarak hem okul eğitimini hem de okul dışı eğitimi kapsayan eğitsel etkinlikler bileşeni olarak ortaya çıkmıştır.
Diğer deyişle;
- Her yerde eğitim…
- Her zaman eğitim…
- Yaşam boyu eğitim…
Kısmi değil her yerde özellikle dezavantajlı bölgelerde, dar gelirli kesimlerde uygulansa hakikaten önemli ölçüde fırsat adaletine büyük katkı sağlayacaktır…
Her nedense göstermelik kimi pilot yerlerde lüks zeminlerde göstermeye alışmışız.
MEB, mahalli idare birimleriyle(Belediye, Gençlik Spor vd.) protokol imzalıyor.
Gündeme getiriyor ki bunlara kimsenin itirazı olamaz…
Ancak ısrarlı vurgulamak istediğimiz ne, biliyor musunuz?
Yerel idarecileri hareket geçirmek…
Deyim yerindeyse sahadaki aktörleri diğer deyişle il/ilçe/okul müdürlerini aktif hale getirmektir.
Makam, mevki; koltuğa oturmak için değil hele hele basamak kılmak için asla görülmemeli…
İşe, performansa, liyakate göre değerlendirme olmalıdır. Bunun sonucunda ehil olan ile yozlaştıran kesinlikle ayıklanmalıdır.
MEB-DİB kendi arasındaki protokol çerçevesini daha da genişletmelidir.
Okullar/camiler her zaman ve her yerde aktif tutulmalıdır. Halkın eğitimine, gelişimine; alternatif öğrenme ortamına dönüş(tür)melidir.
Bir memleket düşününki; imam ezandan ezana, müezzin kametten kamete görülüyorsa; Camiler ezandan ezana açılıyorsa, vaazlar cumadan cumaya veriliyorsa, vay halkı Müslüman olan o memlekete!
Velhasıl; ezandan ezana açılan camiler tatmin etmiyor.
Bu durumda ‘elini sıcak sudan soğuk suya koymama’ deyişi hasıl olmaz mı?..
Sözüm ona kurumlar özellikle MEB, Diyanet ve merkez, taşra idareci/yönetici konumundakiler rahatlık tuzağına daha ne kadar tutsak kalacaksınız.
Kalın sağlıcakla