Elazığ Zelzele
Bismihi Teâla
Zelzele, yer sarsıntısı… Yerin altının hareketliliği diğer deyişle sürekli hareket halinde olan enerjinin birikmesiyle fay hatlarında dışavurumu… Hele hele kimi zaman zeminin altındaki bu levhaların itme, sürtünme kuvveti sonucu şok dalgaların gazaba gelmesiyle; yerin üstündeki canlı ve cansızları ciddi anlamda etkileyen hadise...
Yer ve zaman yönünde sürprizlere gebe olan bu hadise ciddi ölümlere, yıkımlara, kayıplara, travmalara sebebiyet vermektedir. Bazen uyku halinde, bazen ayıkken; kimi zaman geceleyin ansızın, kimi zaman güpegündüz saatlerinde… Elbette irili ufaklı zelzele yaşayanların ruh haline bağlı olarak tarifi zor anlar yaşadığı bilinen bir gerçektir.
Ne diyelim yazınsal hakikatler değişmez. Yazılan bozulmaz. Kaza kadere iman denen imanın rüknü vardır. Dolayısıyla başta iman edeceksin ki musibete karşı direnç, mukavemet gücü bulabilesin. Aksi takdirde vesvese ve kuruntular zihni, kalbi felakete götürür!
Bu kez zemin Elazığ’da hiddete geldi. Yeryüzünün zişuur sahibi insanın uyanık olduğu saatte… Kış mevsiminde… Havaların bu aralar ayaz, kuru soğukların etkili olduğu zemheride… Genelde insanların kapalı mekânlarda olduğu anda… Şoke uğradığı, alışa gelmişliğin çok dışında bir hal yaşadı. Çığlıklar, gayrı ihtiyari sesler, sersemce tavırlar, bağırışlar vs. aslında bu reflekssel tutumlar insan acziyetinin tipik bir portresi!
Uzun uzun taşıt kuyrukları, korna sesleri, ambulansların siren sesleri… Kaçışlar, korku dolu haller sanki ölümden kaçarcasına yapılardan uzaklaşmalar! Sanki dün bu yapıları inşa etmek için yarışan kendisi değilmişçesine!.. Bu cansız binaların içerisine eşyanın en konforlusunu, en lüksünü dizayn eden kendisi değilmişçesine!.. Yani acizliğimize bir kez daha şahit olduk, tematik halle..!
Elbette zelzele büyük bir musibet ve tabii bir afettir. Zahiri sebepler, fay hatları belki bilimsel alanlardır fakat en önemlisi mana boyutudur. Aciziyetimizin, firavunlaşan nefsimizin deva bulamayışını, dev aynasında gördüğümüz egomuzun; ilahi ikaz karşısında bir hiç olduğu resmi görmezden gelemeyiz. İnşallah uyanışımıza vesile olsun. Zaten İslam âlimleri eğer bireyde inanç, yakin varsa bu tür felaketlerden ötürü maddi yönden oluşabilecek kayıpların sadaka hükmüne geçeceğini hatta masumların şehadet mertebesine geçeceğini beyan ediyorlar.
Velhasıl asıl musibetlerden ibret ve ders alındı mı, ukba için tedbir alınmış olur. Bu da asıl kurtuluşumuz için yegâne reçetedir.
Belki de hafızalarda hiç silinmeyecek olan kare; bir babanın, baba şefkatiyle iki oğlunu kolları arasına alıp, güçük altında ebediyete göç etmesi olacaktır.
Bu musibette ölenlere rahmet, yaralılara acil şifalar, dilerim. Aziz Elazığ halkına büyük geçmişler olsun.
Kalın sağlıcakla…