"Ben" ve "Öteki"
Bismihi Teâlâ
Ayet ne kadar da güzel, dokunaklı; veciz şekilde buyuruyor;
‘’…ve böylece kötü işleri onlara süslü, güzel gösterildi…’’(Tevbe,37)
‘’…Şeytan onlara amellerini süslü gösterdi de onları yoldan çıkardı; hâlbuki(onlar, esasen) bakıp görebilecek(akıl sahibi)kimselerdi.’’
Amellerin süslü gösterilmesi… Başka deyişle İblis’in sağdan yanaşması, telkinde bulunması. Öz olarak “Ben doğruyum”, “gerisi boş, yanlış” savunma mekanizmasında kendini aklama ya da rahatlama reflekslerinde bulunması... Zamanla patolojik bir çehreye dönüştü mü; artık kalıp tutmuş, kaşıdıkça da kabuğunu yenileyen kalıcı bir hastalık biçimi alır. Ne yazık ki bu müzmin hal en tavandan en tabana değin görülebilecek cinsten… Birkaç müşahhas durumla netleştirelim;
-BİR: Devlet sistemleri bir ulusu yüceltip, diğer ulusu, ulusları ötekileştirmiyor mu? Irkçı, şovenist uygulamalarla öteki halkların bir anda kıyımdan geçirilmesine su içmek, yemek yemek gibi sıradan bir şey olduğuna şahit olmuyor muyuz? Çok uzağa gitmeye gerek yok. Dersim’de, Geliyé Zilan’da, Halepçe’de, Bosna’da, Hocalı ’da olduğu gibi. Ötekine karşı olan tahammülsüzlük katliam derecesine çıkmaya kadar tezahür eder!..
- İKİ: Egemen siyasi düşüncenin öteki düşüncelere karşı takındığı tavır. İsrail işgal çetesinin Filistinli muvahhitlere yapageldiği artık başka ülkelerce kanıksanmış bir hal almıştır.
Kemalist yönetim bundan 94 yıl evvel bu coğrafyanın kadim medeniyetinin şiarları yaşasın diye mücadele eden Şeyh Said-i Palevi ve 46 dava arkadaşını darağacında asmadı mı? Dine ait ne varsa; yazıdan tutun; sese, söze, sanata, bilime değin bastırıldı. Amaç benlik davası ya da benin dışında başka benlere yaşam hakkı tanınmama davasıydı uygulamaya konulanlar!
…
Benlik davası ya da benlik tasavvuru fert, grup, millet, devlet… Ne adına olursa olsun dar kapsamlıdır. Kesinlikle şahsi ve çıkar amaçlıdır. Kendi eksininde hareket eder ve çapı küçüktür. Etkileşim sahası sakattır.
Ben tasavvuru içten pazarlıkçıdır. Davranışları yapaydır. Tacir mantığıyla hareket ettiğinden kâr-zarar muvazenesi kurma alışkanlığından ödün vermez. İlişkilerde kâr varsa makuldür, aksi bir durumsa yanlıştır. Onun için menfaatine aykırı ne varsa ötekidir. Ona karşı her türlü husumeti beslemeyi de mubah görür.
Ben tasavvuru, yaşam biçimi olarak kendisinin doğru çizgide olduğuna inanır. Benliğine dokunan eleştiriye, tepkiye karşı kapalıdır. Zira tek doğrunun kendisinde olduğunu düşünür. Öteki yaşayışların onun benlik tasavvuru karşısında bir kıymeti harbiyesi yoktur.
Ben tasavvuru çatışmacı bir dildir. Ötekini düşman kategorisinde gördüğünden her türlü saldırıyı mubah görür. Ayrıştırıcıdır, kutuplaştırıcıdır. Başkası onun için bir anlam ifade etmez. Ötekinin varlığı kendisi için var oldu mu kabul eder.
Kendisini ayrıcalıklı görür. Başkası ancak ona hizmet etmek için olduğunda muhatap alır. Zira kendi kibrinden geçilmez.
Rahatsız bir ruh hali vardır. Doyumsuzluk, tatminsizlik baskın olduğundan huzursuz ve kaprisli bir ahvali vardır.
Ben tasavvuru şüphecidir, paranoyaktır. Bedene giren ur gibi içten içte kemirir canı. Huysuz ve huzursuzdur.
İslam kültürünün merkezinde insan olgusu yer alır. Her kazanımı; insanı saadete, asıl mutluluğa eriştirme gayesiyle ele alır. Dinle, ortak iyiyle çatışmadığı sürece bütün kültür formlarını caiz görme ilkesini öngörür. Başka deyişle dini değerlerle evrensel değerler arasında bir bütünleyicilik ilişkisi ilkesini öncelikli görür.
Ötekini dışlamaz, insan mefkûresi bağlamında değerlendirir. Yazlı ve sözlü tepkisi-yaptırımı, eleştirisi, tenkidi- sırf acımasından, merhametinden ötürüdür. Ondan dolayı ‘’Şeriatın kestiği parmak acımaz’’ sözü darbı mesel olmuştur.
Kalın sağlıcakla…