• DOLAR 34.568
  • EURO 36.224
  • ALTIN 2987.595
  • ...

Bismihi Teâlâ

   Milli bayramlar deniliyor… Biz deniliyor… Fakat millikten eser yok. Ya millilik bilinmiyor, ya millilik işlev görmüyor ya da millilik safsatası uğruna demagoji yapılıyor. Yapmayın! Etmeyin! Yazık ediyorsunuz, bu nesle!.. Hele hele size emanet edilen bu yavrucaklara reva mıdır, yapıp durduğunuz?.. Millilik ecnebilere özenmekse batsın bu millilik!

  Ders yılı içerisinde iki tane resmi bayram ülke genelinde kutlana gelmektedir. Bu bayramların içeriğine baktığımızda kocaman bir fos karşımıza çıkmakta… Yıllardır kof, çürümeye yüz tutmuş etkinliklerle avuntudur alıp başını giden!.. Yani içerik gerek bilinçli şekilde olsun, gerek dostlar alışverişte görsün misali fıtrata aykırı, batıyı taklit etme namına ne ararsanız var! Neticede okullarda, meydanlarda bu marifetler(?!) sergilenilmekte...

  Oluşan resim hiç de iç acı değildir. Zira bu resmin boyutu fahiş düzeyde deforme uğramış, dikiş de tutmamakta…

Resim Bir: Kimi öğretmenler Kemalizm’in dinamikleri pahasına kişiyi putlaştırıp geçmişi yani cumhuriyet öncesini düşman görüp bu günleri saldırı aracı görmekte…

Resim İki: Batıya ait ne kadar rep, pop türü çılgınlık kokan varsa o gün sergilemekten imtina edilmemekte…

Resim Üç: Çocukların, gençlerin zihin dünyalarına belki zehirden daha beter fahiş algılar enjekte edilmekte…

Resim Dört: O günler sanki her şey mubahtır olurcasına hakikaten insanın gayretine dokunan envai türü rezaletler fütursuzca sergilenmekte…

  Maalesef büyük resim bu, resmin altındaki ayrıntılarını söylemeye hacet var mı? Erdeme ilişkin, tarihi dokuya uygun, gelenek görenek normlarımıza yönelik etkinliklere yer vermenin önünde günümüz itibariyle ciddi bir engelin olduğu söylenebilir mi?

  Her nedense üretime dönük etkinlikler hazırlamak için kafa yorulmuyor. İşin eğlence, gürültü, patırtı yönü ön planda tutan etkinlikler kes kopyala yapıştır, uygula döngüsüyle bezer şeyler dönüp dolaşıyor memleketin her köşesinde… Zıvanadan çıkarcasına müzik de verildi mi; al gülüm ver gülüm; alan da, veren de, seyreden de duyumsamaz, devinimsiz bir hal alıp başını gider…

  Çoğu kez kendisine rol, görev verilen çocuğun velisi içeriğine bakmadan, muhtevasını sormadan, etmeden bayram şenliklerinde dört gözle seyretmenin hesapları içerisinde kendisini alamamakta… Çocuğu soyup soğana çevrilmiş, garabetli bir çehreye dönüştürmüş, gayrı ahlaki bir sahneye sürülmüş; ya haberi yok, ya halinden şekavet duymuyor… Özel gün olarak gördüğü atmosferde, mekânda çocuğunu uygunluğu, uygunsuzluğunu düşünmeye hacet duymadan seyretmenin, videosunu, fotoğrafını çekmenin heyecanını yaşamakta… Kendince tesettürlü han efendi çocuğunu onore etmekte(?!), iyilik etmekte(?!)

Sonuç olarak pek çok okullarda muhafazakâr diyebileceğimiz idareciler bulunmakta, o halde soruyoruz:

Soru Bir: Hani yönetmelik gereği‘’Bayram Komitesi’’  denen bir komisyonu kuruyorsunuz. Bu komitenin başı olarak bayram kutlama programının içeriğinden ne kadar malumatınız var?  

Soru İki: Haftalar öncesinden provalar yapılıyor, bu aşamada gündeme dâhil edilmemesi gereken ahlaki, milli normlarımıza aykırı çalışmaları ayıklama beceriniz var mı?

Soru Üç: Muhafazakâr öğretmenlerimiz çoğu kez bayram aktivitelerine karşı uzak durduğuna şahit oluyoruz. Açık deyişle bulaşmak istemezler dolayısıyla alternatif sunma gereğini de duymazlar… Acaba en etkili çözüm ne diye ekipçe sağlıklı istişaresini yapamazlar mı?

  Anne babalar bayram etkinliklerinde olsun, belirli gün ve haftalar, özel günler, sene sonu gösterileri olsun çocuğun okul öğretmenlerince verilen rol ve görevleri ciddi anlamda sorgulamalıdır. Değer yargılarımıza uygun olmayan aktiviteler karşısında tavrını ve gerekirse tepkisini bilinçli bir biçimde gösterebilmelidir. Buna hakkının olduğunu da unutmamalıdır…

Kalın sağlıcakla…