Geride Kalmışlara Köprü Oldun Ey Hüseyin!!!
Hicri takvime göre muharrem ayındayız. Muharrem ayı içerisinde öyle bir hadise var ki nesilden nesile unutulamayacak türden. Muharremin 10`u Kerbela faciasının yaşandığı tarihtir... Bu facianın üstünden 1379 yıl geçmiş. Miladi olarak da 1338 yıl(10 Ekim 680)…
Tarihe Kerbela olayı diye geçen bu katliamdan, faciadan, vahşetten ne gibi dersler alınabilir?
Kerbela; bir matem merasimi mi?... Sembolik olarak yemeden, içmeden kesilmek mi?.. Çaresizlik ve tükenmişlik midir?.. Yoksa mekân, ahval, şerait ne olursa olsun zulüm karşısında izetlice bir duruş sergilemek mi?
Bu güne değin bu hazin hadise üzerine nice mersiyeler dizildi, ağıtlar yakıldı, ediplerce en güzel cümleler yazıldı, şairler en dokunaklı mısralarını dizdi… Ozanlar, dengbejler en gür sedayla sıtranlarını seslendirdi… Bir yanda sanatkârlar duygularını, hislerini bu biçimde sergilerken öte yandan Hüseyni misyonu kutlu davayı geçmişten günümüze taşıyan pek çok erler gelip geçti. En önemlisi de Hüseyin`ce yaşamak, yaşatmak değil midir?
Üzülerek belirtelim, Hz. Hüseyin ve Kerbela olayının ümmetçe idrak edilmediğini düşünüyorum. Kimilerince dramatik bir olaydan öteye geçmezken, kimilerince mezhep, meşrep tefrikacılığına alet edilmekte, kimilerince de Devleti Aliye`ye karşı bir isyan olarak telakki edilir. İşte bu aymazlıklardan silkelenilmediği için benzer durumlar bu asırda da yaşanmakta!
Sondan başlayalım Hz. Hüseyin Yezit iktidarına karşı -mevcut devlet düzenine-tepki göstermeseydi ne olurdu? Emevi hanedanının yıllardır saltanat sürdükleri o düzen(!) bir nebze de olsa ıslah mı olacaktı? Ya da Ehli Beyti`n seçkin yarenleri devlet idaresinde görev alıp haksızlıkların önüne mi geçsindi?.. Her olaya ve soruna ilişkin çözüm; o, anın mekân ve şartlarına göre ele alınırsa doğru bir yargı ve isabetli çıkarımlar elde edilir. Aksi takdirde yanlış, kopuk, isabetsiz hükümler verilmiş olur...
Ehli Beyt kurtuluş gemisinin kaptanıdır. Bu geminin azığı vahiydir, sünneti seniyedir. Dolayısıyla ilim, irfan, irşat, tebliğ, mücadele, mücahede azminden yoksun oldukları söylenemez. İslam tarihçileri özellikle 3.halifenin 2.döneminden sonra devlet yönetiminde makam, mevki, saltanat gibi güç devşirmelerinin git gide arttığını beyan ediyorlar. Fasıklık Yezit iktidarında artık tavan yapmıştır. Ehli Beyt`in bu fasık yönetimine biat edip, etmemesi tercihi söz konusuydu. Evladı resul biat etseydi zulme, fasitliğe, tuğyana karşı itaat meşru bir hal alacaktı ki bunun vebalinden kurtulan kimse olmamıştır.
Hz. Hüseyin savaşı başlatan kimse değildi. Ferdi olarak yola çıkan kimse de değildi. Zira Ehli Beyt savaşı, kargaşayı değil rahmeti, selameti dağıtan elçilerdir. Makam, mevki, şöhret, para, eğlence uğruna imanlarını satan; Yezid`in iktidarına boyun eğen idarecilerce tuzağa düşürülen bir muvahhitti. Nitekim Kufe halkının ısrarı üzerine Yezit iktidarına karşı mazlumiyetlerini deklare edip çağrıda bulunmaları üzerine yola çıkmıştı. Zaten ferman verilmişti bir kere Ehli Beytin gözdesi Hüseyin yok edilmeliydi. Buna binaen zemin hazırlanıyordu. Zira zalimler, tağuti güçler saltanatlarını sürdürmek adına her türlü oyunu, hileyi, entrikayı elden düşürmemeyi prensip etmişlerdir. Bunun için zulüm yüklü saraylarına, haksız kazançlarına, sömürü düzenlerine son vermek için tepki gösteren çelik zırhlı iradeler karşısında iflas ettikleri an; hapis, sürgün, bedenlerine kastetmek gibi başka arayışlara giriştikleri bilinen bir husustur.
Hz. Hüseyin umutların tükendiği, cesaretlerin kırıldığı bir atmosferde umut muştusu, yiğitliğin, şecaatin timsali olmuştur. 50 yaşını devirmiş bir nefer olsa da beli bükülmez bir güç olduğunu tüm zalimler gördü. Dolayısıyla Hüseyni mektepte umutsuzluğa, ye`se, bahaneye yer yoktur.
İmanların kaydığı, makamlar uğruna imanların satıldığı, dünyalıklar karşısında şeref ve izzetlerin kaybedildiği bir zeminde; karşı bir numune, katıksız bir misal, sağlam bir tercih nişanesi olmuştur. Kendinden sonrakilere köprü modeli olmuştur. Halkın, İslami şiarların yaşanması adına kendini feda eden bir diğerkâmlık örneğidir. Yoksa asla tefrikaya, ayrıştırmaya mahal veremeyecek kadar geniş bir iradeyi, güçlü bir tevhidi görüşü Hüseyni mektepte görürüz.
Onun için tüm ümmetin mezhebi, meşrebi, fırkası, coğrafyası ne olursa olsun bu mektebi iyi anlaması elzemdir.
Kalın sağlıcakla..