• DOLAR 34.632
  • EURO 36.477
  • ALTIN 2924.155
  • ...

Bismihi Teâlâ

Hemen belirtelim Kürtçe`de ‘`Mizgin``(müjde) tabiri çocukluğumuzda çok yaygındı. En azından yaşadığım coğrafya da sık sık kullanılırdı. Başka deyişle iletişim teknolojilerinin yaygın olmadığı yıllarda çocukların neşe kaynağıydı mizgin...

Aileden uzak aile bireyi çok uzak bir yolculuktan, mekândan döndüğünde mahallenin, köyün çocukları adeta sıraya girip aile büyüklerine müjde vermenin heyecanını yaşarlardı. Tabi ki aile büyüğünden hediyesini almadan bir adım bile atmazlardı uyanıklar. Bu koşuşturma ve bekleyiş o zamanın çocukları için tatlı ve ödülle neticelenecek bir eğlenceydi.

Hele hele aileye bir bebek gelindiğinde, konu komşu çocukları evin reisine-babasına- bu sevindirici haberi vermek için saatlerce bekleyip, karşılığında alacakları armağanın sürurunu yaşayıp dururlardı.

Geçenlerde(2 gün evvel) ailemize yeni bir nefer daha katıldı. Açık söylemek gerekirse babalığımızı tazelemiş olduk. Birden mazideki haber vermeler usuma geldi. İnsan böylesi şeyleri anımsayınca hakikaten annem sağ olsaydı da birileri ‘`Teyze-hala bir torunun oldu`` diye müjde verileydi diyesi geliyor.

Çocuk Allah`tan bir armağan… Gözaydınlığı… Evin neşe kaynağı…Belki de en önemlisi imtihan vesilesi…Ya yavrularımız cennet vesilesi olmuşsa ne ala…fakat kaybetme sebebi olmuşsa(!?)…

Şefkatli anne bedenini temerküz eden mikroorganizma, ordan 3 çeyrek yıl süreyle ruyi zemine adım attığında tüm efsun sırlarıyla ben buradayım der gibi daha da somut bir çehreye dönüşür bu vaziyet. ‘`Ben buradayım beni keşfedin, bir damla sudan başlayarak, insan suretinden beslenerek tüm azaları tamamlanmış, ağlamayı büyük bir devinim gösterecek kadar programlanmış bir şifre…``

Dinle ey küçük insan!

Sen sanki atan Âdem`i kurguluyorsun. Anne diyarındaki cennetten yeryüzüne sürülüyorsun. Ama öyle gayesiz ve anlamsız değil. Belki de yeryüzüne ayak bastığında ilk sözün ağlama sedasıdır. Zira atan Adem- Hava çiftini canlandırıyorsun. Hani onlarda rui zemine ayak bastıklarında ağlaşıp bigâne kalmışlardı ya!..

‘`Sakın bir köşeye atılmışım, sahibim yok, bundan sonra ne yapacağım, ne yiyip, ne içeceğim`` diye kederlenme. Rahman öyle ikramlarda bulunuyor ki, en tatlı, en gıdalı, en latif ve en hijyenik korunakta besliyor seni. Şefkat pınarından doya sıya içeceksin, yiyip doyacaksın. Yarın ne yapacağım diye üzülme! Rızkın hazır, gün be gün tazelenerek yaşına binaen tazelenip, yenileyip sunulacaktır sana…

Sen ey bu masum canlının hamisi!

Çok büyük bir eylemi yaptığının farkında mısın? Sen annesin. Belki de evrendeki en güzel sözün muhatabı. Toplum sen de saklı ve toplumun kalbi senle atar, senle hayat bulur. Nasıl ki beden de kalp işlevsiz, vazifeden geri kaldığında vücut mekanizması alabora oluyorsa; senin fonksiyonunu kaybetmen de toplumun felçli hale gelmesi anlamına gelir…

Sen, insanlığın taşıyıcısı lokomotif bir güçsün. Sen ey anne! Cenneti ayaklarının altında taşıyan bir pınar ve aynı zamanda toprağın altında benzini taşıyan bir yakıtsın…

''Akıbet muttakilerindir'' ilahi kelamın asıl faktör unsuru sensin. Unutma ki; Mizgina İslam`ın nesli senle neşvünema bulacaktır.

Kalın sağlıcakla...