• DOLAR 34.623
  • EURO 36.317
  • ALTIN 2924.563
  • ...

Kudüs seyahati için uçak biletini elime aldığımda farklı bir halet-i ruhiye yaşadım. Bilette Tel Aviv-İsrail yazılıydı ne yazık ki. Bildiğim bir durum olsa da hüzün kapladı yüreğimi. Her Müslüman gibi kalbimiz “Kudüs” diye atsa da, Filistin`i, diyar-ı İslam olarak telakki etsek de, son kertede, Filistin topraklarına ve dahi Kudüs`e bedenen ayak basabilmenin yolu reel politik olarak İsrail`in varlığını tanımaktan geçiyor, kerhen de olsa.

Bu hüzünle beraber İsrail realitesini konuştuk birkaç arkadaşla. Her ne kadar bizim gibi tevhidi gelenekten gelen İslami akımlar, İsrail`in varlığını kabul etmese de, nihai hedef olarak bölgenin tamamına sahip bağımsız bir Filistin devleti, dolayısıyla İsrail`i haritadan silmek gibi idealist düşlere sahip olsa da, bu bana realist gelmiyor, dedim, arkadaşlarıma. Sonuçta şu an sekiz milyon dolayında nüfusuyla bir İsrail realitesi ile karşı karşıyayız. Üstelik ülkemiz de dâhil pek çok İslam devleti tarafından resmen tanınmış durumda.

Takdiriilahî o sıralar Katar`ın başkenti Doha`da basın toplantısı düzenleyen HAMAS Siyasi Büro Başkanı Halid Meşal, hareketin genel ilkelerini ve takip edeceği yolu tayin eden “Yeni Siyaset Belgesi” ni açıkladı. 42 maddeden oluşan belge, Meşal`in ifadesiyle “Bütün HAMAS liderlerinin, içerideki dışarıdaki bütün HAMAS kurumlarının ortak görüşünü yansıtıyor.”

Tabii dünyada ve de ülkemizde en çok yankı bulan iki madde şunlar:

Birincisi; “HAMAS, çatışmanın, dinleri sebebiyle Yahudilerle değil, Siyonist projeyle olduğunu vurgular. HAMAS hiç kimseyle Yahudi olduğu için çatışmamaktadır. Saldırgan işgalci Siyonistlerle mücadele etmektedir. Hal böyleyken işgalin liderleri çatışmada Yahudilerin ve Yahudiliğin söylemlerini kullanmaktadır.”

Şahsen bu paragrafın altına imza atarım. Müslümanların, dinleri nedeni ile ne Yahudiler ile ne de Hıristiyanlar ile bir sorunu olamaz.

İkincisi; “HAMAS, Filistin topraklarının hiçbir parçasından vazgeçmemekle beraber, 4 Haziran 1967 sınırları içinde başkenti Kudüs olan bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasını -hicrete zorlanan Filistinlilerin geri dönüş hakkının teslim edilmesi şartıyla- ulusal uzlaşı formülü olarak görmektedir. Bu durum kesinlikle Siyonist oluşumun tanınması ve Filistin`in haklarından ödün verilmesi anlamına gelmemektedir.”

Bir önceki maddede de olduğu gibi şahsen bu paragrafın da altına imza atarım. Ancak gerek ülkemizde gerek yurtdışında birçok insan/kurum tarafından HAMAS`ın o kadar anlam esnekliği oluşturmasına rağmen 1967 sınırları dolayısı ile İsrail`i tanıyacak duruma düşmesi eleştiri konusu yapılıyor. Bazı İslamcılar kraldan fazla kralcı, ehl-i Aksa`dan fazla Aksacı kesiliyor, bu duruma karşı çıkıyor. Bu doğru bir tutum değil gibime geliyor.

İdealizm güzeldir, fakat realizmden tamamen koparak romantizm hastalığına yakalanırsanız, hayatı reel okuyamamak size çok pahalıya mal olabilir. Hata mıydı, o dönemin koşulları mıydı bilemiyorum, ama 50-60-70`li yılları iyi okuyamamak ve değerlendirememek, bugün Filistinli grupları, 60`larda asla kabul etmedikleri şartları kabullenmek durumunda bıraktıysa bizim gibi uzak diyarlardan Filistin edebiyatı yapanlara herhalde saygı duymak ve bulunduğumuz coğrafyalar için de idealizm-realizm arasında dengeli bir siyaset sürdürmek düşer.

Güney komşumuzu hatırlayın: İdeal olarak Esed`in devrilmesi belki doğruydu, ama gerek Suriye`deki gruplar gerek, ülkemiz de dâhil, bölge ülkeleri realist davranmak yerine romantik ve aceleci hareket edince Suriye`nin içine düştüğü cehennem ortada. Batılı fitne odaklarının çomakları ve belki de İslami yapıların da romantik bazı hataları ile bugün Mısır`ın, Libya`nın, Yemen`in, Irak`ın hali ortada.

Oysaki Tunus`un görece olumlu gidişatı hepimizin malumu… Gannuşi romantik/idealist davranmak yerine realist hareket etmeyi, ülkesinin ve dünyanın gerçeklerini dikkate almayı, habis üst akıllara fırsat vermemek adına iktidardan feragat etmeyi bile kabul etti ve Tunus`u Arap baharı(!) yaşayan diğer komşuları gibi yıkıma sürüklenmekten korudu.

İsterseniz bir de uzak bir tarihe göz atalım: 628, Hudeybiye. Hz. Ali “Resulullah” kelimesini silmek istemiyor, Hz. Ömer adeta isyan ediyor, sahabeler şaşkın. Fakat çok değil, iki sene içerisinde Mekke`nin fethi müyesser oluyor.

Evet, ben inanıyorum ki uzun vadede Tunus kazanacak ve yine ben inanıyorum ki HAMAS`ın yeni siyaset belgesi ve stratejisi uzun vadede Filistinli Müslümanlara kazandıracak.