Tek tek-2 (Tek tipleşme)
trrrrum
trrrrum
trrrrum
trak tiki tak
makinalaşmak istiyorum
Böyle ifade ediyor Nazım, bir şiirinde halet-i ruhiyesini. Kendisi belki başaramadı makineleşmeyi, ama günümüzde ne yazık ki sağ, sol, İslami kesim birçok sivil toplum kuruluşu, cemaat, camia bunu başarmış durumdayız. İnsanlarımız adeta birer makineye dönüşmüş vaziyette.
Herhangi bir STK, cemaat, camiayı tahlil etmek için müntesiplerine şöyle bir baktığımızda her birinin adeta aynı tornadan çıktığını, birer fabrika çıktısına dönüştüğünü gözlemliyoruz. Sanki bir fabrikada örnek bir kalıp hazırlanmış da aynı şekil ve ebatlarda kalıba dökülmüş insanlar çıkıyor karşımıza.
Önce kadınları şöyle bir gözlemleyelim: Kara çarşaflı, peçeli ise A cemaati mensubu, peçesini burnundan az aşağı sarkıtıyorsa B cemaati mensubu, pardösü giyip başörtüsünü fiyonk tarzı bağlıyorsa C cemaati mensubu, yok başörtüsünü iğneliyorsa D cemaati mensubu diye hemen fark edilmiyor mu?
Yine erkekler için de durum pek farklı değil. Badem bıyık şu cemaat, daha farklı bıyık bu cemaat; aşağı sarkan bıyık şu camia, ağza giren bıyık bu camia diye kategorize olmadık mı? Sakal çeşitlerini ve çağrıştırdıkları kesimleri de sizin tahayyülünüze bırakıyorum.
Bu tek tipleşme zihniyeti keşke sadece kılık kıyafetle, giyim kuşamla sınırlı olsaydı. Ama ne yazık ki bu durum, okuma ve düşünmelerimize de sirayet etmiş durumda. Risale-i Nur`u sadece belli bir kesim okuyup zinhar başka eserleri okumaz oldu. Kimi camialar, İmam Rabbani, İmam Gazali ile sınırladı kendilerini. Kimi camialar, Seyyit Kutub`un tefsirinde gölgelendi, kimileri Fizilal okumayı küfür saydı
Devletin tekçi, tek tipçi zihniyetine karşı mücadele edenler, farkında olarak veya olmayarak tek tipçi bir anlayışa büründü. Camialar, fabrikasyon çıktılarını, özür, mensuplarını hem düşünsel hem de şekilsel olarak aynı kalıba soktu. Pek çok kesim, dernek, STK, cemaat mensuplarına adeta ortak format atıldı.
İslami düşüncenin, cemaat kültürünün, camia mensubiyetinin böyle olmaması gerektiği kanaatindeyim. Peygamber Efendimizin, benim sahabelerim birer yıldız gibidir, hangisini örnek alırsanız sizi aydınlatır, söylemi her sahabenin İslam`ın temel kriterlerinde ortak yönleri olmakla birlikte düşünsel ve şekilsel farklılıklar barındırdığını hissettiriyor bana. Ömer ayrı bir yıldız, Ali ayrı bir yıldız ufkumuzu aydınlatan…
Nebevi metot; bireylerin fena fil cemaat olması, bir camia içerisinde yok olması, kişiliğinden soyutlanıp sayısal yığınlar içinde bir rakama dönüşmesinden ibaret olmasa gerek.
Evet, Ozan Arif`in “Hepimizde ayrı, değişik fikir / Birlikte üç adım yürüyor muyuz” şiirinde dile getirdiği gibi Müslüman yalnız başına yürümez, yalnız bir birey olarak yaşantısını sürdüremez. Ancak bir cemaat, bir camia içerisinde de silik bir şekilde şahsiyetinden soyutlanamaz. Yukarıdaki şiire paralel olarak Nazım Hikmet de, “Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür / ve bir orman gibi kardeşçesine ” mısralarında kendi şahsiyetimizi kaybetmeden sosyal bir yapı, bir camia içerisinde var olabileceğimizi ifade ediyor.
Yok, efendim, Nazım Hikmet de, Ozan Arif de bana hitap etmez diyorsanız sözü büyük İslam şairi Muhammed İkbal ile bağlayalım:
Kervanda yürü, ama özgür ol.