• DOLAR 34.446
  • EURO 36.302
  • ALTIN 2836.87
  • ...

            TRT 1`de yayımlanan Diriliş Ertuğrul dizisini beğeniyle izlerim. Benim gibi yurdum insanı da diziyi beğenerek izliyor ki üç sezondur her çarşamba izlenme şampiyonluğunu kimseye kaptırmıyor Ertuğrul. Her hafta açık ara birinci.

            Elhak, doğrudur ilk sezon, daha çok ümmet anlayışı hâkimdi diziye. İkinci sezondan itibaren yavaş yavaş ümmet çizgisinden kavmiyet çizgisine kaymaya başladı Ertuğrul, belki de Türk siyaseti ile paralel olarak.

            Bir kısmı kabul edilmeyen şeylerin tamamı reddedilmez düşüncesi ile Ertuğrul`daki kimi milliyetçi söylemler hoşumuza gitmese de bu durumu TRT` ye ve yapımcı Mehmet Bozdağ`a ileterek diziyi izlemeye devam ediyoruz. Sonuçta bir Ashab-ı Kehf ve Hz. Meryem dizileri kadar olmasa da Türk dizi tarihi açısından bakıldığında İslami düşünce ve kostüm-dekor yönüyle oldukça müspet bir gelişme kaydedildiği görülecektir. Yiğidi öldür, hakkını yeme.

            Üç sezon olarak tasarlanan Diriliş Ertuğrul, bu yıl sona mı erer, yoksa çok tutulduğu için önümüzdeki yıllar Diriliş Osman diye devam mı eder bilemiyorum. Ama reel tarihimize baktığımızda Ertuğrul Gazinin vefatından sonra yerine küçük oğlu Osman Beyin aşiretin başına geçtiğini görürüz. Babasından devraldığı Kayı Obasını daha da büyüterek devletleşme sürecini başlatır Osman Bey. Ve 27 Ocak 1299, takvim yapraklarına Osmanlı`nın kuruluş tarihi olarak geçer. 1 Kasım 1922`de saltanatın kaldırılmasını esas alırsak 600 yılı aşkın bir süre devam eden bir zaman dilimi.

            Anadolu ile birlikte Ortadoğu, Balkanlar ve Kuzey Afrika`nın tamamında hâkimiyet; geniş bir coğrafyada üstelik yüzyıllar boyu hüküm süren kadim Osmanlı`da ırk temelli ciddi bir isyan görülmemiş. Bırakın herhangi bir huzursuzluğu Ermeniler millet-i sadıka olmuş, Rumlar kardinal külahı görmektense asırlarca Müslüman sarığı ile komşu olmayı tercih etmiş.

            Gel zaman git zaman Osmanlı ömrünü tamamlayıp dâhili ve harici etkenlerle yıkılıp yerini redd-i miras eden Cumhuriyete bırakmış, üstelik geniş omuzlarındaki Ortadoğu, Balkanlar ve Kuzey Afrika`yı devretmeden. Buna rağmen yüzyıl olsun gürültüsüz patırtısız yönetememişiz ülkeyi. Millet-i sadıka olmuş baş düşman; üç yüz, beş yüz bin Rum ile kan davasına düşmüşüz. Bu da yetmezmiş gibi gayr-i Müslimlerin yanına bir de Müslüman Kürt kardeşlerimizi eklemişiz hasım safına.

Sesimiz, Diriliş Ertuğrul`un yapımcısı Mehmet Bozdağ`a ve dahi senaristlerin etkisi altında kaldıklarını düşündüğümüz ülke siyasetine ulaşır mı, bilmem. Lakin İttihat ve Terakki`den devraldığımız ve Cumhuriyet ile devam ettirdiğimiz 150 yıllık milliyetçiliğin bizi getirdiği nokta bu.

            Bilemiyorum, düşünmeli değil miyiz? Geçmişte yüzlerce yıl büyük bir sorunla karşılaşmadan idare edilen bir coğrafyanın yüzde beşini biz neden idare edemiyoruz? On yılda bir ekonomik kriz, kargaşa, darbe…

            Yakın tarihte 15 Temmuzu yaşadık. Yine bir darbe hesabındaydı Şeytanî güçler. Ama Allah`ın da bir hesabı vardı. Tarih gerçek anlamda bir milletin direnişine, dirilişine şahitlik etti. 15 Temmuz sürecinde Türk, Kürt, Arap, Laz, Çerkez; Alevi, Sünni; sağcı, solcu; tarikatçı, tasavvufçu, tevhidî tüm camialar hep birlikte meydanlardaydık, üstelik ölümüne. Nitekim farklı camialardan pek çok kardeşimiz şehadet mertebesine ulaştı.

            Toplumun tüm kesimleri diriliş meydanlarında toplandık; İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Trabzon, Diyarbakır, Van tek ses, tek yürek olduk. Şu hakikat bilinmeli ki meydanları dolduran bu toplum; bir ırk, bir parti, bir mezhep, bir camia çatısı altına sığmayacak kadar büyük bir millettir. Yeni bir millet mi? Hayır! Kadim millet, İslam milleti, millet-i İbrahim.

            Demem o ki    yurdum insanını kesrette birleştirecek yegâne harç vardır: İslam`ın öngördüğü ve kadim tarihimizde yüzlerce yıl pratiğini yaşattığımız hak, hukuk, adalet.

Yok, Türk, Kürt, Arap diye tutturursak ne mi olur? Sözü yüz sene öncesinden Akif`e bırakalım:

 Arap`ın Türk`e, Laz`ın Çerkez`e yahut Kürt`e

Acemin Çinliye üstünlüğü mü varmış? Nerde!

 

Müslümanlıkta anasır mı olurmuş ne gezer

Fikr-i kavmiyeti lanetliyor Peygamber

 

Ayrılık hissi nasıl girdi sizin beyninize?

Fikr-i kavmiyeti şeytan mı sokan zihninize?

 

İşte Mısır, işte Tunus, işte Libya gitti

Irak ve Suriye`yi de paylaşıyorlar şimdi

 

Ne Kürtlük, ne de Türklük kalacak, aç gözünü!

Dinle Peygamber-i Zişan`ın ilahi sözünü

 

Veriniz baş başa, zira sonu hüsran-ı hazin

Ne memleket kalıyor ortada billahi, ne din

 

(Not: Altı çizili sözcükler günümüze uyarlanmıştır.)

 

.