Cadı Kazanı veya Kürdistan`da Referandum
İki Dünya Savaşı sonrasında; dünya hesaplarını Hakk`a rağmen yapanların hesabı nihayet yine tutmadı. Emperyalistler; aynı hesabı, farklı bir cilayla daha acımasız bir şekilde dayatma hesabında.
Kürtlerin Kürdistan referandum hesabı da bu derin hesapların deryasında ümmetin, kardeşlerin sahiline çıkabilmektir. Akıbet hayır olsun(!)
Dünyadaki en küçük hesapların içinde en büyük aktörlerin bir hesabı da bulunmaktadır.
Burma`nın Arakan bökesindeki Rohingya Müslümanları; dünyanın en mülayim, en masum ve en mazlum toplumlarından. Uğradıkları soykırımın arka planına baktığımızda, yine Emperyalistlarin “enerji güzergahı” planlarını görmekteyiz.
İngiliz misyonerleri; Arakan`ı Müslümanlardan arındırma hesaplarını 1930`larda yapmışlardır. 1916`daki Sykes Picot`la Ortadoğu`yu parselledikleri gibi.
Buna diyecek yok; gâvurdur, beterini de yapar.
Arakanlı kardeşlerimiz; dünyanın ve tarihin en büyük terk edilmişliğini yaşıyor. Dünyanın gözü önünde soykırım yaşıyorlar. Geçmişte, “zulmün olduğu cihad cephelerine koşan cihad erleri” bile oralara gitmiyor, gidemiyor.
Afganistan, Hicaz Yarımadası, Ortadoğu, Kuzey Afrika cephelerimiz, Yoğoslavya`dan ayrılan Müslüman halkların mücadeleleri; Kosova; Şeyh Şamilin mirası olan Kafkas Cephesi… ve daha niceleri. Bu cephelerden kimisi çöktü, kimisi çökmekte, kimisi “emperyalist küfür ve zulme” razı oldu; kimisi laikleşmektedir.
Bütün bunlar gözlerimizin önünde oldu ve olmaya devam ediyor. Yarın “Yevme La Yenfe`u (kimsenin kimsiye fayda veremeyeceği O Gün)`de Rabbimiz, tüm bunların hesabını teker teker soracak. Önce Müslüman yetkililerden, sonra da emperyalistlerden…
Gün yarının tarihinden dersler çıkarma, bugün istikameti bulma ve yarının tarihini okuma günüdür. Bu gün ötelediğimiz her sorun, yarın daha büyük bir faturayla karşımıza dikilmekte. Krizlere sebep olmaktadır. Çünkü emperyalistler, en küçük sorunlarımız için bile en profesyonel hesaplar yapmakta.
Gün; Kürt ve Kürdistan macerasını okuma ve çözümler üretmemizi de gerektirmektedir. Vakit çoktan geçmiştir ama henüz makûs talihi yenme imkanımız da vardır.
Amerika`nın, tüm AB ülkelerinin; Rusya`nın hatta Çin`in bile bir Kürt ve Kürdistan hesabı vardır. Bizler ise “Nenemizin deterjanı(kil)`i kullanmaya devam” ediyoruz.
Ürettiğimiz tek çözüm yolu “öteleme, red ve inkâr!” politikası. Her kesin bir yerlere çekmek istediği 40 milyonluk bir halk var; Müslüman bölge ülkeleri; Irak Anayasasını tanımladığı Kürdistan`a “Kuzey Irak; IKBY, ABCD, XYZ…” demenin ötesine geçemedik. Bunlardan olsa olsa; “safarilerdeki hayvanların, yeni keşfedilen kara deliklerin veya deterjanların adları..” çıkar.
Seyid Rıza`nın deyimiyle; “Evlad-ı Kerbelayız, ayıptır, günahtır, cinayettir.” Sabır taşları bile zorlanıyor.
Hâsılı kelam, Irak Anayasasının Kürdistan Otonom Bölgesi olarak tanımladığı ve yıllardır %17 petrol gelirinden de mahrum ettiği Irak Kürdistan`ı, başkan Mesut Barzani`nin şahsında 25 Eylül`de bağımsızlık için referanduma gidiyor.
Bağdat hükümetinde sorun yok; Türkmenlerin ekseri de referandumun lehinde oy kullanacak.
Kimi ülkeler rahatsız. Habire “Irak`ın toprak bütünlüğünden” dem vuruyorlar. Kusura kalmasınlar ama inandırıcı gelmiyor; trajikomik...
Görülmesi gerekenler:
1-Küresel güçlerin, mutlak bağımsız görmek istedikleri Kürdistan aslında kurulmuş, kurulmaktadır.
2-Bölgeye farklı aktörler hem de küresel aktörler zaten bir hesap uğruna gelmiş. Tümken ve Irak Merkezi Hükümetinde ciddi bir sorun yok. İran ve Türkiye, Irak`ın içişlerinden rahatsız olmamalı. Bunun için yapılan her yorum; Kürt halkının her kesiminde endişelere yol açmakta, endişeyle karşılanmakta.
3-Kürdistan yönetiminin DEAŞ`tan alıp dahil etiği bölgeler, geçmişte, Saddam`ın Kürt nüfusu sürdüğü bölgelerdir.
4-Barzani`nin referandum hesabı, yayılmacı değil, daha çok Rojava`daki ABD kontrolündeki Kürdistana karşı bir tedbir ve temkin mahiyetinde.
5-Irak`ın Kürtler dışındaki bileşenleri olan “Arap, Kürt, Şii, Sünni, Türkmenler, Keldani, Zerdüştler..” arasında çıkan her sorunda, müdahil olan dış güçlerin payı büyüktür. İslam Cumhuriyeti(!); İran askerlerini güllerle karşılayan Halepçililerin dramını unutmamalıdır.
6-Sıkıntılı ve her haliyle bağımlı bir Irak`ta kurulacak daha bağımlı bir Kürdistan; demokrasisi, adalet sistemi oturmuş müreffeh bir Türkiye için tehdit olamaz. Evrensel Adil yapılanmasını tamamlamış bir Türkiye`nin, Kürtleri bünyesine katma olanağı doğacaktır.
7-PYD/PKK, zaten Suriye`deki federatif yapılanma için referanduma gitmekte. Tamamen antiislamcı, Batıcı, laik bir Rojava`nın, daha ileri hedeflere yöneleceğini bilmeye ise keramet gerekmemektedir.
8-Kürdistan özerk bölgesinde, halihazırda referanduma karşı çıkan güçler PKK veya diğer dış güçlerin paralelli olan ve Türkiye`ye da asla yanaşmayan güçlerdir.
9-Barzani; öteden biri Türkiye ve sayın Erdoğan`ın da samimi müttefikidir.
10-Batı/ABD; sevdikleri için değil, Müslüman bölge ülkelerinin bu konuda sınıfta kalacağını bildiği ve Kürt halkını kaybetmek istemediği için referandumu dolaylı sahiplenmektedirler.
Rusya bile Kürtleri kaybetmek istemiyorsa; Sayın Cumhurbaşkanının şahsında onurlu bir rota yakalamış bir Türkiye daha cesur davranmalı; hamilik yapmalı.
Kürt iyilikten anlar ve nankör değildir. Sultan Abdülhamit, İttihat ve Terakki zulmüne karşı, İstanbul un güvenliğini Milli Alayları ile sağlama yoluna gitmiştir biline!
Yeni müfredat:
Yine ilklere imza atmaya devam ediyor. Yetmez ama güzel işler oluyor.
“Atatürk, İslam dini, değerler, sosyal ilişkiler, her biri bir mühendisliğin ürünü olan dayatma olan türkü ve şarkılarımız..” gibi konular aslına dönüyor.
Olağanlaşıyoruz, güzelleşiyoruz. Kimse korkmasın, kimse dananın altında da buzağı aramasın.
“Vardar Ovası`nda” geçen “bulamadım rakı parası” deniliyorsa; bu türkü de varsın artık olmasın. Sağ olsun, artık istemez.
Cenazelerdeki senfoni ezgisi yerine yüreğimize işleyen Itrî`nin SALAVATI da şükür denendi. Tepkiler iyi. Mazideki deprem büyük, enkaz hadsiz. Daha yapacak çok işimiz var.
Tabi ki “eleştiri” ancak “tahrifat, yıkım ve paralellere hizmet için değil; tamirat, özeleştiri ve dost acısı sizler” için.