Birlerimiz`de birleşmenin vakti geçmeden
Yine Iyd-i Kurban yine kurbanlarımız.. İslam Âlemi için yine değişen bir şey yok. İslam, karagünü; Müslümanlar, zilleti yaşamakta. Sözün bittiği yerdeyiz.
İçinde bulunduğumuz hezimet ve zillet, tüm sebepleriyle ortada.
Birbirlerine kör sağır Müslümanlar; sudan bahanelerle savaşan devletler; katliamlarla yok edilen nesiller.. Bunun hesabının olmayacağını mı sanıyoruz?
Bizim de devlet ve bölgesel kuruluşlarımız var. Rabbim izan versin!
Arap Birliği, Körfez İşbirliği, İslam İşbirliği Teşkilatı ve her ülkede aksesuar olan DİYANET kurumları; bissürü kilolarıyla -fincancı katırlarına dokunmadan- binlerce sahife yazarak dünyasını ihya eden ulema var. Kimisi, bununla da yetinmeyerek terbiye sanırlarını da aşarak; “Emirul mü`minûn; Hadim`ul Haremeyni`şşerifeyen, İmam-ı Ümmet, imam..” sıfatlarıyla nemalanmış; Müslüman katleden asakirine “şehid(?)” demiş…
Lokomotif olun, gönüllü vagon oluruz ama “bedelin” hani??
“Sanma ki ey eHoca zer u sim isterler/Yevme lâ Yenfe`u`da kalb-i selim iterler” Kimsenin, Kimseye Fayda Vermeyeceği Günün Hesab`ı ayaklar altında.
Kâfirin dahi feryadımızdan duygulandığı son pişmanlık gününde bir demeçle görev ifası.. öyle mi? Ondan dahi çekiniyorlar.
Demeçleri başlarını yesin! Gaspettikleri o zenginlik ve güzellikler, yüzlerine gözlerine dursun!
Kusura kalmayın! “İslam” gibi “GARİP” kalmış, dünyası karartılan kardeşlerim oldukça, zillet de onlara olacaktır!!
Rohingyalı kardeşlerimiz; sözle izah edilemeyecek dramlar yaşıyor. Soykırım yaşayan bu kardeşlerimizin kanı, nesli tükenen bir sürüngenden daha ucuz.
Burma ve Arakan adlarıyla da tanıdığımız bu bölge; Ümmetin kan ağlayan tüm bölgelerinde imzası olan İngilizler tarafından, putperestlerin olmayan insafına bırakılmış.
Tüm Batılılar; kan ve gözyaşıyla besleniyorlar. 50-100 yıl kan akıtacak haritalar çizegelmişlerdir. Meslek ve rutin işleri. Ortadoğu`yu Şerif Hüseyn`in varislerine; Arakan`ı da Budist müşriklere devrettiler.
S.Picot`un 100 yılını aştığı günümüzde; yeni ve daha acımasız hesapların peşindeler. Kimse kendini kandırıp, katiline aşık olmasın! Stokholm Sendromu`nun alasını yaşasak da katillerimiz yine katledecek.
Vahi topraklarının kalbine yerleştiler. İlk kıblemizi, Peygamber katili Yahudilere; ikincisini de işbirlikçilerine verdiler.
Müslümanların yıllık kongresi olan HAC`da; ABD ve İsrail`e “lanet, tekbir ve telin” bile yasak.
İşbirlikçilerimizi de anlamak lazım. Adamlar iki zıt karakterli kocayla MUT`A`yı idare etmekte. Hamileri Haçlılar ve şakalarından(!?) anlamayan Müslüman halk… Kolay mı?
Tarafeyne, yalan üstüne yalan söylüyorlar: “Bu tepeyi de geçtik mi Yeşil Vadi” diyorlar ama o vadide de aslında hamilerinin “iti, atı katırı..” tepinmekte. Armudun iyisini de O Ayılar yemekte! Kırıntılar da kendilerine yetmekte.
Bu yüzden kraldan fazla kralcı olmakta; çare ve çıkış yollarımızın önünde durmaktadırlar. Bunları, Rabbim ıslah etsin!
Çaresiz değiliz; çare bizde. Bunlara diz çöktürecek BİR`lerimiz vardır. O BİR`lerde birleşmek, Allah`ın emri Resulümüzün(a) sünnetidir. Çoğunluğuz, haklıyız, ”…inanıyoruz, en güçlüyüz!”
“Bizim de haberlerimiz vardır sevgilim ikimizin arasında /Bütün kardeşlerimizin başı bağlıdır ona./ Tutunur dağ aşarız yardımıyla, tutunur bileniriz…” (M.Önal)
Bir ümmetiz. Amentü`müz birdir.
Çilemiz birdir. Tüm İslam coğrafyasında emperyalizmin bizzat veya yerli işbirlikçileriyle yaptığı insanlık dışı uygulamalar birdir.
Göç, katliam, sürgün, soykırım, sefaletler; talan edilen zenginlikler aynı.
Dost ve düşmanımız aynı. Dostlarımız; dinimiz İslam gibi garip ve saldırılara maruz kalıyorlar. Örneğin; Venezüella lideri Maduro, sadece kaynaklarını çiğnetmediği için emperyalizmin hedefinde.
Düşmanlarımızın kimlik, iş ve tarzları aynı. Tüm emperyalizm, küfür ve şirk odakları; genelde dünya mazlumlarını, özelde de kıt kaynakların sahibi Müslüman halkları hedef almış.
Gasp ve zulümde birleşmişler. Buna BM de dahil.
Komplolar aynı. 1916`daki S.Picot`la ülkelerimizi parsellediler; iki Dünya savaşıyla kitabını yazdılar. Önce işgal, sonra işbirlikçi “kişi ve statükolara” teslim ettiler. Bu işbirlikçileri; talanı Kitab`a uydurma yerine Kitab`ı talana uydurdu, Yezid`e rahmet okuttular. Emperyalistler de “cinayet ve yeni Paralel Yapıları için Yeni Kitaplar yazdılar.
Emperyalistler; bilimsel ve filimsel tüm DENEYLERİNİ, Müslüman coğrafyaların üzerinde deniyorlar.
Uluslararası kurumların kararları; Müslüman`a “doğal zenci” muamelesi yapmakta. Rohingyalılara soykırım uygulayan Burma`nın kadın başkanının cinayetleri, Nobel Barış Ödülü” alabilmekte!
BM, AB, NATO, Adalet divanı, IMF gibi kuruluşların hepsi, Müslüman`a “öteki” diye bakıyor.
KREDİ derecelendirme kuruluşları; Haçlının dilencisine taktir verirken; kalkınmada rekora giden Müslüman ülkeleri bile “yatırımda riskli ülke” diyebilmekte.
Velhasıl; yüzüncü tekrarı da aşan HİNLİKLERİNİ ezberledik; hep aynı.
Hal bu iken; “yapmamız gereken nedir?” diye sormak; ahmaklık değilse küfür olmaz mı? O halde:
“Gitme ey YOLCU! Beraber oturup ağlaşalım:/Elemim bir yüreğin kârı değil paylaşalım:
İtiraf: “...Azıcık kurcala toprakları, seyret ne çıkar:/Dipçik altında ezilmiş, parçalanmış kafalar!//Süngülenmiş, kanı donmuş nice binlerle beden! /Nice başlar, nice kollar ki, cüdâ cisminden!//Müslümanlıkları bîçârelerin öyle büyük/Bir cinâyet ki: Cezâlar ona nisbetle küçük!
Ey bu toprakta birer nâş-ı perişan bırakıp/ Yükselen, Mevkib-i ERVAH!! Sakın arza bakıp//Sanmayın: Şevk-ı şehâdetle coşan bir kan var/Bizde leşten daha hissiz, daha kokmuş can var!
Bakmayın, hem tükürün çehre-i murdarımıza! /Tükürün: Belki biraz duygu gelir ârımıza!//Tükürün cebhe-i lâkaydına Şark'ın, tükürün! /Kuşkulansın, görelim, gayreti halkın, tükürün!//Tükürün milleti alçakça vuran darbelere! /Tükürün onlara alkış dağıtan kahbelere!//Tükürün Ehl-i Salîb'in o hayasız yüzüne! /Tükürün onların aslâ güvenilmez sözüne!//
Medeniyet denilen maskara mahlûku görün:/Tükürün maskeli vicdânına asrın, tükürün!//
Çare: Bana VAHDET gibi bir Yar-ı Müsait lazım/ Artık ey yolcu bırak, ben yalnız ağlayayım(Akif)
Iydimiz; selamete, diriliş ve tevhide vesile olsun!