Sandıktan Siyaset Müzesine Kaldırılanlar
Halk hareketleri; tıpkı insanlar gibi doğar, büyür ve ölür. Bizde, sandıktan zaferle çıkan ve sandığa gömülen, sonrasında da siyaset müzesine kaldırılan parti ve düşüncelere bakıldığında ibretlik manzaralar ortaya çıkar.
Mustafa Kemal`in CHF`sı zamanın tek ve tartışmasız galibiydi. Hâkim kararlarının bir sonucu olsa gerek ki, CHF`nın devamı olan CHP, mağlup olsa da kendini hep galipler kategorisinde gördü.
Aynı parti, halka hesap verme yerine hep halkı sorguladı. Bu yüzden de kendini bir türlü sorgulama fırsatı bulamadı, yenileyemedi.
Dünya ve Türkiye “Siyaset Müzesinde” bunlara ait çok mevta var.
Siyaset müzesindeki bu mevtalardan kimisi; silah ve süngü şoklarıyla hayata dönmüş, hatta iktidar bile olabilmişlerse de pek uzun ömürlü olamamışlar. Halk iradesi laboratuardır, dokusuna uyum sağlamayana hayat hakkı vermemiştir.
Varlık sebebini, şovenizm veya dayatılan anayasalardaki “değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen” ilkelerine dayandıran çevreler; kolay kolay halkın yakasından düşmemişlerdir.
Devleti ve rejimi kendilerinin nikâhlısı veya annesi gibi bilirler. Bu şizofren ruh halleriyle, kendilerini de “anne kuzusu” olarak görür, her fırsatta nazlanırlar. Bu nazlarını, niyaza çevirir, halka ve memlekete pahalıya mal ederler.
Halka küsüp bir yerlere koşarlar. Askere koşarlar; mahkemelere koşar; Zeus ve Promete tanrılarının aşkına hâkim kararlarından medet umarlar. Olmadı, imha için şantaj yapar, kumpas kurarlar. Bu da olmazsa AB veya küresel derinlerin dergâhlarına giderek; ayıdan dost, domuzdan post umarlar.
Yani “siyaset müzesine” defnedilmeden önce her yolu denerler. Nafile; asıl hedeflerine ulaşamazlar; sadece halka ve hakka zaman kaybettirirler. Sonunda el mi yaman, bey mi yaman esasınca el, her zaman yamandır. Hayattan siler, “Siyaset Müzesine” kaldırır.
Bizde; ABD`deki gibi “Demokrat” veya “Cumhuriyetçi” parti gelenekleri oluşamadı. Meşruiyetçi (İslamî) parti gelenekleri de henüz “klasizmini” oluşturamadı. Belki de bu yüzden, iktidara gelen hemen tüm partilerin akıbeti siyaset müzesi olmuştur.
Anadolu halkı aslında yamandır; bilmiş siyasetçinin fendini. İddiası olan herkes ve kesime şans vermiş ama şartlı. Sırasıyla; CHF, CHP; DP, AP, ANAP`ı iktidar yaptı. Komalık koalisyonları saymıyorum bile. Akabinde Liderlerini tarihe, partileri “siyaset müzesine” defnetmiş.
Halkımız; kendisine rağmen, kendi doğrularını dayatan liderlere de yol vermemiştir. Örneğin halktaki Erdoğan beklentisinin, Refah Partisinde Recai Kutan şeklinde tecelli etmesi gibi esbab, halk iradesinden “evet” alamamıştı. Merhum Muhsin Yazıcıoğlu; birkaç vekiliyle TBMM`deki kritik oylamalarda Refah Partisini adeta ipten indirmiş ama gereğince vefa bulamamış; merhumun şahsında kamu vicdanı da yaralanmıştı.
Sonuç; halkın beklentilerini öteleyenler, halkı yaralıyor. Halk da bunları derinine yazarak, bu sandık olmasa diğerinde, nihayet ötekisinde keyfiliği cezalandırmıştır.
İktidarın kulağı çınlasın!
Hikâye uzun ama günümüzün “birlik ve beraberliği, daha da önemlisi Kürt oylarına istikrar ve istikamet veren etkin partisi” HÜDAPAR`dır. Zenci muamelesi görse de kamuoyu –özellikle Şark- böyle biliyor, görüyor, konuşuyor ve bu kadrolara güveniyor.
Devlet; -hiç olmazsa bu iktidar döneminde- korkularıyla yüzleşebilmeli.
Devletin “kurumları ve hizmet eli” Hakk`ın “helal ve haram sınırını azami gözeten” bu kadrolarla acil tanışmalı. Paralel ihanet şebekesinin-cami yolunda- müebbetlerle yaftaladığı mağdurlar da yeniden ama adilce yargılanmalı.
İşte görüyoruz; çiğnenen adalet, çiğneyenlere de lazım oluyor.
Zencilere de zarar verecek ağır cezalar, zenciler tarafından sandıkta kesilmeden; müzelik olmadan… Dua ile.