Devlet Demleyince
DEM Parti geleneği; HEP, ÖZEP, ÖZDEP, DEP, HADEP, DEHAP, ÖTP, DTP, BDP, DBP, HDP gibi bir maziden geliyor.
Bu isimler zinciri; Anadolu’daki fark ve renklerin ve dahi demokrasi kültürünün cemaziyülevvelinin resmidir. İbret alınmazsa yarınlarımızın da manzarasıdır(!) Bu, işin bir rengi!..
Gelelim ÇÖZÜM bahsine! Bir Çözüm Süreci yaşandı(2013-2015). “Taraflar birbirini şakaladı” dense de şahsen kul hakkına giremem(!) Hakkını teslim edelim. Bu, sözün ötesine geçen ilk fiili süreçti.
HÜDA PAR çiçeği burnunda bir parti olarak -hayra dua makamında- Saideyn, Selahaddin’e… ulaşmaya çalışırken; çözümün muhatabı HDP’ydi. Bugün yaşananların aynısı mı bilmem ama o gün de şenlik vardı:
Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan; “Molla Mustafa Barzani’nin oğlunu değerli dostum Mesut Barzanî’yi Diyarbakır’da ağırlamaktan gurur duyuyorum. Şivan Perver, Ahmet Kaya’yı rahmetle anıyorum!.. Dağdakiler inecek, hapishaneler boşalacak!..” diyordu. Bu sözlere Mesut Barzani’nin barış/kardeşlik sözleri karışıyordu…
Dahası da vardı: “Çi bistînî milyonek!..”
Hayır ve bereket yağıyordu: “Sêvê gundê me erzan in!..”
Ötesi de vardı: Şivan, İbo’yla; “megrî megrî.../ “Canê canê!..” düetini diziyordu… “Îro ‘îd e!..” sözleri Amed’i inletiyordu!
Hakkını teslim edelim; bu sahnelerin bir bedeli vardı. O ödeniyordu! Küresel istihbaratların asırlık oyunları; Cumhuriyet tarihinin ezberleri de bozuluyordu! Asırlık sanal korkularla yüzleşiyordu!..
Evet!.. Paslanmış değirmenin çarkı dönüyordu!..
Buğday, un oluyordu... Helva yapacaktık!.. “Yağımız eksik” derken değirmenin suyu kesildi!
Suyun membaı belli! Kesildiği yer belli ancak fail yok! Aslında fail de belli!.. Dilimin ucunda ama söyleyemem! Söylesem inandıramam! İnandırsam itiraf ettiremem! İtiraf etse de “şantaj montaj, fassafiso…” denecek!
Kim(ler)? Tarafeyn!
Belki de Hirç(Ayı)! Tanırsınız; Hirç kafir e, zalim hem xedar e!.. Ayılar malum yavrusunu bile pençeleyerek sever!
“Kürt-Türk kardeşliği, çatışma ve ayrışmalara derman” aranıyordu. Bedeli olacaktı ama değerdi!..
Koca bir halk yerine bir parti ve Kandil muhataptı. Sorun da buydu.
Bugün yine bir çözüm konuşuluyor ama hedef muğlak(!)
Dün HEP, bugün DEM muhatap. “Bizim oğlan bina okur!..” misali tekrarlanmaz dilerim(!)
Türkiye’nin en milliyetçi parti başkanı; “Bebek katili, hain, CIA/MOSSAD ajanı…” dediği “biri; örgütü lağvedecek, silah bıraktırmak için mecliste konuşacak! Umut hakkı’ndan faydalanacak!..” diyor.
Hoş güzel de taraftarlar; “kardeşliğe gidecek yola şifa olabilecek” bedelleri/tavizleri verebilecek mi?
Devlet adına, Bahçeli diyelim! Peki, İktidar ve Bahçeli buna hazır mı? DEM ve Öcalan’ın, -küresel bağlantılı- PKK ve bileşenleri üzerindeki gücü nedir?
İktidarın hedefi nedir? “Öcalan mı? PKK mı? Kürt halkının hakları mı yoksa gelecek seçimde muhtaç olduğu Kürt oyları mı?..”
DEM neyin peşinde? Kürt halkını ve haklarını mı? Bir örgütün tercümanlığı mı?..
Partileri ziyaret edip; hesap veren, görüş alan DEM, HÜDA PAR gibi bölgenin bir gerçeği olan; bölgenin değerlerinden beslenen ve “herkesle görüşmeye kapımız açık…” diyen bir partiyi ziyaret edebilecek mi?
Duruma bakılırsa; Demirtaş’ı bile meydanlarda görmeye pek meraklı olmayan DEM, HÜDA PAR’ı ziyaret edeceğe benzemiyor(!) Devlet de bundan rahatsız değil(!) Buna; “Ayağına sıkma” veya “Muhatap almadan cezalandırma” da denir(!)
Sonuçta; Sayın Erdoğan’ın “ittifak kurduğu camia ve partilerin içini boşaltma; tedavülden kaldırma..” gibi bir geleneği de konuşulur(!)
Numan Kartulmuş’un, Süleyman Soyluların kulağı çınlasın!..
Amaan!.. Ne de olsa DEMLENEN BİR ÇAY var! “Efendim, çaydan neden isliymiş? Ev çi av a qirêj e? Dem niye kararmış? Neden tezek ateşi? Kim demledi?...” Sorular… sorular!.. Min re çi? Bana ne? Vesselam.